13 Eylül 2023 Çarşamba

 "...Ama gün geldi babalık sevgim ile tanrılık sorumluluğum çatıştı. Çünkü, gözbebeğim Apollon'un gözbebeği oğullarından Asklepios kutsal yasayı çiğnedi. Oysa çok akıllı bir çocuktu torunum Asklepios. Hastaları sağaltmada mahir, yaraları sarmada becerikliydi, insanların ömrüne ömür katardı. Genç yaşta tıp ilminin bütün sırlarına vakıf olmuştu. Epidaurus'ta, Atina'da, Kos'ta ve Pergamon'da şifa dağıtan tapınaklar açılmıştı Asklepios adıyla. Bununla yetinseydi, dedesi ve tanrısı Zeus'un da onayıyla ölümlülere sadece şifa dağıtmaya razı olsaydı, kader bizi bu çetin sınava sokmayacaktı. Ama insanların en kötü özelliklerinden biri nerede duracaklarını bilmemeleridir. Ne kadar verirsen ver, doymaz aç gözleri; ne paraya, ne pula, ne şana, ne şöhrete ne de aşka. Asklepios'un ruhu da damarlarında dolaşan annesinin kanıyla bozulmuştu. Ünlü bir hekim, saygın biriyken, tıpkı sapkın Prometheus gibi tanrılara karşı geleceği tuttu. İnsanlara şifa vermek ona yetmedi, onları ölümsüz kılmayı istedi. Oysa ölümsüzlük sadece biz tanrılara özgüdür. İnsan denen o zayıf, aciz, kararsız, bencil, açgözlü varlığı ölümden kurtarmak ne titan, ne dev, ne tanrı, ne de kral, kimsenin haddi değildir. Işığın ve sanatın tanrısı, benim güzel oğlum Apollon'un akıllı oğlu Asklepios da biliyordu bunu. Ama hırsına gem vuramadı, tutkusunu dizginleyemedi, belki de insan denen o ikiyüzlü mahlukun yalancı övgülerine kandı. Ve yılan başlı Medusa'nın sağ tarafındaki damarlarından aldığı kanla bu sapkın hayalini gerçekleştirdi. Ardı ardına ölmüşleri diriltmeye başladı. İki hafta önce savaş meydanında kafası kesilenler, Pergamon sokaklarında sağlık ve neşe içinde dolaşırken görüldü. Ölümün olmadığını anlayan insanlar azgınlığa kapıldılar. "Artık tanrılara ihtiyacımız yok" dediler. Tapınaklara gitmeyi, bize kurbanlar kesmeyi bıraktılar. Evet, Apollon'un sevgili oğlu, benim tatlı torunum Asklepios, kutsal yasayı çiğnedi, dünyanın düzenini bozdu. Ve elbette titanların, devlerin, tanrıların ve insanların kralı olarak sessiz kalamazdım. İster oğlum olsun, ister kızım, ister torunum, kutsal yasayı yıkan en büyük cezaya çarptırılmalıydı. Bizzat benim elimden. Öyle de oldu. Ateşle oynayan bu haddini bilmez çocuğu, göklerden gelen ateşle cezalandırdım. Kurduğu şifa merkezinin bahçesinde onu yıldırımlarımla yakarak öldürdüm.

Acıyla kıvrandı oğlunun ölümünü haber alan oğlum Apollon, sanki yıldırımlar onun başına yağmış gibi öfkeyle haykırdı. Elinden gelse, oğlu için benim canımı almaktan çekinmezdi. Gözlerinde okudum bunu, boğazından yükselen haykırıştan anladım, ama ışığın tanrısı, hiç aptal değildi. Üstelik babasının kendini hala sevdiğini çok iyi biliyordu, Olympos'un kralına karşı gelinmeyeceğinin farkındaydı. Ama kabaran öfkesini de yatıştırması gerekiyordu, yüreğindeki kini birilerine yöneltmesi lazımdı. O da tuttu yıldırımları yaratan Kyklopsları yok etti. Halbuki o zavallıların hiçbir suçu yoktu. Ki, Kyklopslar olmasıydı titanları yenemezdik.
Apollon'un yaptığı bağışlanır iş değildi.
Duyduğumda aşağıda olan biteni, Olympos'taki tahtımdan fırladığım gibi yeryüzüne inip Apollon'u yakaladım. En
az ben de onun kadar öfkeliydim, tıpkı babama yaptığım gibi onu da omuzlarından tutup Tartaros'a atacaktım ki, ay ışığım, kalbimin güzel dişisi Leto engel oldu bana. Tatlı sesi, yumuşak dokunuşu, içime işleyen bakışlarıyla hafifletti öfkemi. Ama Apollon karşı gelmişti bana, o yüzden cezasız kalamazdı. Ve öğrensin diye kutsal yasaya saygıyı, Kral Admetos'a köle olarak verdim onu. En az bir yıl emrinde çalışacaktı bir ölümlünün. Ve uysal davranmazsa daha da uzayacaktı hükümlülüğü ve eğer isyan ederse kaderine, daha da ağırlaşacaktı cezası.
Dediğim gibi sevgi, şefkat, merhamet ve hoşgörü gereklidir ama bir tanrı ya da kral yahut baba sadece bu duygularla yönetemez. Sorumluluk kimi zaman acımasız olmayı
gerektirir, zalimliği ve cezalandırmayı. O ceza ölüm olsa bile gözünü kırpmadan uygulamayı. Ama ister baba olsun,
ister kral, isterse baştanrı, asla adaletten ayrılmamalı. Akrabalarını kayırmamalı, yasa neyse uymalı, düzen için gerekirse oğlunun, kızının, torununun canını almalı. Çünkü yasa
yoksa taht da yoktur, yasa yoksa taç da yoktur, yasa yoksa saray da yoktur ... Kayıp Tanrılar Ülkesi/Ahmet Ümit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder