25 Eylül 2023 Pazartesi

HÜRRİYETE DOĞRU-ORHAN VELİ KANIK

 Gün dogmadan,

Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin iri pınarların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamet kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;
Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?
Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.

İSTANBUL'un YEDİ TEPESİ

 1-Ayasofya

2-Sultan Ahmet Cami

3-Çemberlitaş

4-Beyazıt Kulesi

5-Fatih Cami

6-Cerrahpaşa

7-Edirnekapı-Kariye müzesi

İSTANBUL'UN ADLARI

 İSTANBUL'UN ADLARI

Çarigad (bulgarca)

Asitane

Dersaadet

Konstantiniyye

Konstantinopoli

İslambol

Rummiye

Bab-Ali

Yeditepe

Macedonie

Alexandrie

nea Roma

Vizandovina

Byzantin

İsargorad

Kaysar-i zemin

İstanpolis

Bizantion



KOCATEPE'DE...Nazım Hikmet

 KOCATEPE'DE

...Sarışın bir kurda benziyordu

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı

Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi durdu

Bıraksalar ince, uzun bacaklarının üzerinde yaylanarak

Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı....


Nazım Hikmet RAN-Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan...

Benden selam söyle Anadolu'ya-Dido SOTİRİYU

 "Koskoca bir kuşak durup dururken, katletti kendi kendini! Bütün bu çekilen acı bir kötü rüya olsaydı ah! Ve yan yana omuz omuza verip yürüseydik tarlalara doğru yeniden! Saka kuşlarının türküsüyle şenlenen ormanlara doğru yürüyebilseydik! Şenlik meydanlarının yolunu tutabilseydik. Anayurduma selam söyle benden Kör Memed'in damadı! Benden selam söyle Anadolu'ya!

Toprağını kanla suladık diye garezlenmesin! Ve kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah bin belasını versin!"

Μια ολόκληρη γενιά σφάχτηκε χωρίς λόγο! Μακάρι όλα αυτά τα βάσανα να ήταν ένα κακό όνειρο! Και αν μπορούσαμε να περπατήσουμε ξανά δίπλα-δίπλα, ώμος με ώμο, μέσα στα χωράφια! Αν μπορούσαμε να περπατήσουμε προς τα δάση που γιορτάζουν με το τραγούδι των χρυσογέρακων! Αν μπορούσαμε να φτάσουμε στις πλατείες των πανηγυριών. Πες γεια στην πατρίδα μου από μένα, τον γαμπρό του Blind Memed! Πες γεια στην Ανατολία από μένα!


Μην κρατάς κακία γιατί ποτίσαμε το χώμα της με αίμα! Και ο Θεός να καταραστεί τους δήμιους που σπάζουν αδελφό εναντίον αδελφού!"



SELAM-Üstün DÖKMEN

 SELAM

Yola çıkınca her sabah,

Bulutlara selam ver,

Taşlara kuşlara,

Atlara, otlara,

İnsanlara selam ver.

Sonra çıkarıp cebinden aynanı,

Bir selam da kendine ver.

Hatırın kalmasın el gün yanında,

Bu dünyada sen de varsın!

Üleştir dostluğunu varlığa,

Bir kısmı seni de sarsın.

ŞİİR: CAHİT KÜLEBİ

 GİZLİ SEVDA

Senin gözlerinden öyle bir acı

Bir ışık geçer ki bazen

Melek mi şeytan mı belli olmaz

Bekler pusularda uzaktan

Senin ellerin öyle narin

Bulutlar gibi yüzsün varsın

Takıp pençeni yüreğime 

Baştan başa yırtarsın

Alıp başımı delicesine kaçmak isterim

Nere olursa olsun

Tutarsın devler gibi yolumu

Ne yana koşsam durdurursun...

ŞİİR: KUŞLAR-TEVFİK FİKRET........

 KUŞLAR

Kuşlar uçar,
Ben koşarım;
Onların kanatları var,
Benim kanadım kollarım.
Kuşlar kanadını çırpar,
Ben de kolumu sallarım...
Uçun kuşlar, uçun kuşlar;
Hepinizle yarışım var!

Uçtu kuşlar,
Bende koştum;
Koştum yarı yola kadar;
Ta önüme bir uçurum
Çıktı, orda kaldım naçar.
Yoo, çekemem öyle kurum!
İsterseniz, haydi tekrar
Yarışırız...Uçun kuşlar!




ŞİİR: ATTİLA İLHAN

BÖYLE BİR SEVMEK

ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir

yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.


13 Eylül 2023 Çarşamba

 Aziz Nesin gürültü çıkaran komşusuna nasıl bir mektup yazmıştır?

“Sevgili Kazım Bey’ciğim,
Hiç grev yapmadan, Pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. Büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim. Ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek. Çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum. Herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. Artık bugün akşam olmak üzere. Acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip, biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz? Bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum. En iyi komşuluk duygularımla.
AZİZ NESİN

 "Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı ocak ayında gazetecilerden aldık.

Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağırılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 73 yıldır kayıptır.
Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevkederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı.
Yetmiş üç yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza ! İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve “Susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar
FİLİZ ALİ
Halâ bir mezarı bile olmayan Sabahattin Ali'nin doğum gününü kutluyoruz 💙"

 "Tamamı GAİN App'te / Yuval Noah HARARi röportajı/ "İnsanlık 100 yıl içinde yok olacak..."

Çınar OSKAY: Eric Hobsbown tarihi farklı çağlara bölüyor. Bu çağlara devrim çağı, endüstri çağı, imparatorluklar çağı ve son olarak 20. yy.'a aşırılıklar çağı adını veriyor. Bu çağa bir isim vermeniz gerekseydi siz ne derdiniz?
Yuval Noah HARARİ: Güzel soru;) Bilgi çağı ya da hack çağı derdim. Çünkü günümüzde dünyayı kontrol etmek için bilgi ve veri akışını kontrol etmemiz gerekiyor. Dünyayı kontrol etmenin anahtarı burada yatıyor. Daha önce de söylediğim gibi tarihte ilk kez insanları hacklemek için yeterli bilgiye sahibiz. Bu da yeni ekonominin ve yeni siyasal sistemlerin temelini oluşturuyor. Ve nihayetinde bu durum insanların bedenlerini ve beyinlerini değiştirerek kendilerini geliştirmesinin temelini oluşturacak. Bunu yapabilmek için öncelikle bedeni ve beyni hacklemek gerekiyor. Şu anda dünyanın en önemli sorunu bu.
Çınar OSKAY: İlk dönem modern eleştirmenler modernliğin, hem olumlu hem olumsuz anlamda neler getirebileceğini biliyordu. Örneğin, Marshall Berman "katı olan her şey buharlaşıyor." demiş. Bu günümüzde çok değerli bir söylem. Peki günümüzde böylesine belirsiz bir durumda dünyadan kopmamak mutlu kalmak ya da olan bitenle daha güçlü mücadele etmek için ne yapmamızı önerirsiniz?
Yuval Noah HARARİ: Genel olarak başkaları sizi hacklemeden önce sizin kendinizi hackleminizi öneririm. Bir yarışın içindesiniz. Tarih boyunca felsefecilere, azizlere, peygamberlere ne yapmanız gerektiğini sorduğumuzda hepsi "kendini tanı, her şeyin nahtarı bu." demiştir ki bu her zaman doğruydu ama hiç bu kadar acil olmamaıştı. Sokrates'in de, Buda'nın da ya da Hz. Muhammed zamanında da kendini anlatmak ya da zihninizi hecklemek için çaba göstermezseniz başka kimse bunu yapamazdı. Yani hayatta bir şeyleri kaçırıyor olsanız da nispeten daha güvendeydiniz. Ama artık gerçek bir rekabet var. İkimiz konuşurken bile bu büyük şirketler bize dair veriler toplamaya ve bizi hacklemeye çalışıyor. Eğer onlar sizi, sizin kendinizi hecklemeden önce hacklerse, sizi kendinizi tanıdığınızdan daha iyi tanırlarsa oyun bitti demektir. Sizi her şekilde tahmin, kontrol ve manipule edebilirler. Bunu yapmaya çalışmalarına engel olamazsınız, yapacağınız tek şey onlardan daha hızlı koşmaktır. Kendiniz daha iyi tanımak. Pratik anlamda bu, şu demek oluyor: Birisi sizin zaten bir zaafınız olduğunu belirli bir gruptan nefret ettiğinizi ya da belirli bir grup insandan korktuğunuzu bilirse size sahte haberler göstererek sizi manipule etmenin kolay olduğunu biliyor demektir. Eğer kendinize dair bu durumun farkında olursanız kendinizi koruyabilirsiniz. Evet bu gruptan nefret etmeye meyilliyim o yüzden bu haberlere karşı çok daha dikkatli olmalıyım diyebilirsiniz. Bu yapılabilecek en iyi savunmadır.
Çınar OSKAY: Peki kendimizi nasıl daha iyi tanıyabiliriz?
Yuval Noah HARARİ: Bunun pek çok yolu var. Ben meditasyon yapıyorum. Bazıları sanatı kullanıyor. İki hafta boyunca dağlarda yürüyüş yapıyorlar. Spor yapıyorlar, psikoterapi görüyorlar. Bunu yapmanın pek çok yolu var. Her insan farklı yöntemlerden verim alabiliyor ama sizin için hangisi daha iyiyse ona zaman ayırın. Üstelik bunu çabukça yapın, çünkü büyük rekabet var. Tabi toplu olarak da harekete geçmemiz gerekiyor. Vatandaşlar, müşteriler, bireyler olarak bir araya gelerek sektörleri düzenlemeli, hükümetin üzerinde belirli kontrol ve denetimler uygulamalı. Birey olarak kendinizi koruyabilirsiniz ama toplumu değiştiremezsiniz. Ama organize bir şekilde çalışan 50 kişi, kendi başına çalışan 500 kişiden çok daha fazlasını başaracak güce de sahiptir. Yani hangi amacı kendinize yakın görüyorsanız sosyal, siyasi ya da ne olursa en iyi yol bir organizasyona katılıp söz konusu amaç uğruna diğer insanlarla birlikte çalışmaktır."

 "Cinselliğin bastırıldığı toplumlarda kadınların samimi ve nazik davranışları erkekler tarafından "ilişkiye davet" olarak algılanıyor.

Kadınlar "acaba yanlış mı anlaşılırım?" diye düşünmekten karşı cinsle dostça ve sağlıklı ilişkiler kuramıyorlar.
Bu reel hayatta da böyle, sosyal medyada da böyle.
Birbirimizi dişi ve erkek kimliklerimizden bağımsız önce "insan" olarak görmeyi öğrenmemiz lazım.
Kadınların kendilerini korumak adına gösterdikleri erkeksi davranış biçimleri içlerindeki dişi enerjinin körelmesine ve eril enerjinin yükselmesine sebep oluyor.
Kadınlar zarafetini yitirdikçe ve erkekleştikçe hayat zarafetini yitiriyor.
Kadınların nezaketini ve zarafetini "kuyruk sallıyor" olarak görmekten vazgeçelim.
Ve önce birbirimizle insani ilişkiler kurmayı öğrenelim, dişi ve erkek olmak sonraki aşama."
Güzin Yeğin.

"Ben bir kadın olarak sevilmek istiyorum. Ama bir adamın sevgiyi bahane ederek beni katletmesini istemiyorum. O yüzden kadehimi, takım elbise giydiğinde uzaktan insan zannettiğimiz, bütün bunları yaptıktan sonra karşımıza geçip ağlayarak, yalvararak bunu aslında çok sevgisinden yaptığını söyleyen, belki affettiğimiz ama içten içe bunu hep yapacağını bildiğimiz, biz müsaade ettiğimiz müddetçe bunu yaptığını bildiğimiz adamların, yaptıklarının bedelini ödedikleri günün nihayet gelmesine kaldırıyorum."... Alevalev dizi.../Demet Evgar'ın Cemre Karabeyli performansı...Senaristleri kutluyorum:) Alevalev
2
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

 "İçerde dönüşen her şey dışarda kendini gösterir. Zaman anın sonsuzluğudur. Nasıl ki tek bir su damlasında geçmişin kalbi saklıdır, tek bir anın içinde de bütün zamanların kalbi saklıdır. Geçmişin ve geleceğin...Anı anlayan bütün zamanı anlar. Zamanı ve onun macerasını...Unutma! Hayat bize verilmiş en büyük hediye...Sonsuz bilinmeyenlere gebe...Ona karşı elinden yalnızca tek bir şey gelir: teslim olmak!...Evet teslim olmalısın...Kendini hayata bırakmalı ve yaşamalısın...İnsan ya sevgiyle bağlanırmış bir ötekine ya da korkuyla...Sen korkuyla değil, sevgiyle bağlan...Sonsuz sevgiyle...Sevgiyle bağlan ki kainat da seni sarsın, kollasın...Şefkatli kollarını açıp, seni bağrına bassın... Sadece neşede, sevinçte, keyifte değil, gölgede, kederde, tehlikede de...Kaçma! Korkma! Gülmek de senin için ağlamak da! Tadını çıkar! Her bir anda, bütün zamanı ancak böyle yaparsan anlarsın ve ancak o zaman gerçek bir ömrü dolu dolu yaşarsın...Yaşamaktan korkma! İzin ver, zaman seni sen yapsın! Kimse olmaya çalışma! Sadece olduğun kişiyi bul, kanat aç hayata...Sen açtıkça ruhun belirecek orada...Böylece bir olacaksın...Kendinle ve dünyayla...Evrenle ve her şeyle bir! Yeter ki sormayı hiç bırakma! Bıkmadan, usanmadan o soruyu ömrünün sonuna dek tekrar tekrar kendine sor: Kimsin sen?...Sen kimsin?..."

Atiye-Final...🤗

Dokuz yaşındayım,

yıl 196…
Annem benim doğum günüm için pasta yapmış.
İlk defa o zaman mum üfleyip bir dilek tuttum. Dileğim de şu; o sıralar Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan olacak. Ben de dedim ki, ne olur beni de yanına alsın…
O kadar inandım ki dileğimin gerçekleşeceğine, ben bir çanta yapıp beklemeye başladım. Güya Sovyet elçiliğinden gelip alacaklar beni. Ama sağdan soldan duyuyorum onlar komünist diye. Diyorlar ki "amaann komünist onlar." "Olsun" diyorum, "ben de komünist olurum."
O sıralarda, bizim giriş katında üniversite öğrencileri oturuyor. Annem onlara da komünist diyor. Biliyorum onlar bizim kömürlükte kitap saklıyor. Ben gittim, yürüttüm bir tane. Nazım Hikmet’in şiirleri…
En kısasını buldum ezberledim. Dedim ki şimdi Ruslar gelirse, ben bu şiiri okurum onlara. Onlar da der ki tamam bu da bizden, götürürler beni.
Neyse…
Tarih 12 Nisan.
Uzay mekiği fırlatılacak,
Vostok 1…
Ama hala gelen giden yok. Ben diyorum unuttular herhalde beni. Mekik fırlatıldı, herkes dua ediyor; mekik atmosferi geçsin, uzaya çıksın diye. Bir ben diyorum ki yarı yolda dursun dönsün beni alsın. Belki bir de Amerikalılar, Vostok’un uzaya çıkmaması için dua ediyordu.
Neyse…
Bütün gün radyonun başında içimden o şiiri okudum:
" Başım köpük köpük bulut,
içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,
budak budak,
şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın,
ne polis farkında. "
Ne zaman bu şiiri okusam uzaya gitmiş kadar olurum. Altmış beş yaşıma geldim. Geçen doğum günümde yine bir dilek tuttum, çocuk gibi. Yine imkânsız bir dilek tabi.
Ne diledim biliyor musunuz?
İyi bir insan olmayı..."
Haluk Bilginer / Şahsiyet

 Sümerlerde kadın mı?

"Ticaret yapabiliyor,
Doktor olabiliyor,
Ebeler sadece kadın,
Kadın katipler var,
Kadın tek başına tanıklık yapabiliyor,
Kadın müfettişler var,
Yarı omuzu açık pilili elbiseler veya şeffaf elbiseler giyiyorlar. Dahası da var.
Kadınlar makyaj yapabiliyor
Kadınların her türlüü süs eşyaları, parfüm ve cilt yağları var.
Kadınlar müzik aleti çalıp şarkı söyleyip, dans edebiliyorlar.
Kadınlar cinsellikle ilgili şarkılar söyleyebiliyor, şiirler yazabiliyorlar.
Sümerler yazıyı icat eder etmez okullar açıp yazıyı öğretiyorlar,
hukuki antlaşmaları öğretiyorlar,
kızlı erkekli matematik, astronomi, geometri öğreniyorlar.
İkinci dil olarak Akatça öğreniyorlar.
Çocuklar bütün gün okula gidiyor ve düzenli tatilleri var.
Temizlik çok önemli.
Çocuklar okullarda reçete yazmayı öğreniyor.
Müzik dersleri var.
Sümerler tabletlerde destanlar, ilahiler, şiirler yazmışlar.
Sümerler hukuka son derece önem vermişler, kanun yapmışlar herşeyi yazmışlar. Örneğin gümüşde faiz yüzde 30, arpada yüzde 20.
Sümerlerde mahkeme var, hatta yüksek
mahkeme bile var.
Sümerlerde kadın erkek eşit ücret alır kanunu var.
Sümerlerde "dişe diş göze göz" yok. Bunun yerine tazminat var.
Sümerler halkın üzerinden aşırı vergi yükünü kaldırmış, vergide reform yapmışlardır.
Sümerler çok Tanrılı ama en büyük Tanrıları Gök, Yer, Hava ve Su Tanrıları!
Sümerler kendilerine "Kenger" diyor."
Muazzez İlmiye Çığ

 "türkler en mükemmel millettir safsatası: bugün bunu savunanların elinde kalan son argüman "avrupa'da taharet musluğu yok bir kere, g.tlerini yıkamaktan acizler ahuahau" gibi zavallılıklardır, "orada 18 yaşına gelen çocuğu ya sokağa atıyor ya da kira istiyorlarmış", "sokakta ölsen bir de gelip üzerine işiyorlarmış" gibi birkaç tanesi de fantastik edebiyatın başarılı parçaları sayılabilir asdfgfdgfds. ulan bizim taharet musluğumuz var da o yüzden mi hava birkaç derece ısınınca bu memleketteki toplu taşıma araçları ölü eşeklerin terkedildiği mezbaha gibi kokuyor? 7 yıldır yıkanmamış triko + sigara kokusu dokumasına işlemiş palto + kışın haftada 1 yıkanan insan kombosundan çıkan o zehirli kokuyu londra'da mı alıyorsun aziz istanbul'da mı? hahaha taharet musluğuyla övünen, abdest alınca temizlendim zanneden gerizekalılar topluluğu diye bir gerçek var lan bu ülkede."..#ekşisözlük

 "Arap inançlarına göre Cehennem haddinden

fazla sıcak olan,
insanların durmadan azap çektiği bir yerdir.
Orada kaynar yiyecek ve içeceklerden
başka bir şey yoktur.
Neden mi ?
Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir toplulukdur.
O yüzdendir ki, onlar için en ızdırap yer böylesine sıcak bir yerdir.
Norveç mitolojisine göre ise
Cehennem (Niflheim) buz gibi soğuk yeraltı dünyasıdır
ve oradaki bütün nehirler donmuş haldedir.
Çünkü Norveçliler de, soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir toplulukdur.
Peki ya gerçekte Cehennem neresidir ?
Buna en güzel cevabı veren ise Dostoyevskidir;
"Cehennem insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir."ve
Osho ilave eder;
"İyi insanlar cennete gider değil, iyi insanlar
nereye giderse cennet orası olur."
ALINTI.
Tüm ifadeler:
Güzin Gülerman Çalışkan, Deniz Gulerman Hubley ve 11 diğer kişi

 "Asıl korku korkmaktan korkmak..." Aşınma 18 Mart 2022


"...Bir an sessizlikten sonra, “çocuğum” dedi. “Köye gelişim sessiz olmuştu ama gidişim çok şaşalı oldu. Köyden resmen sürüldüm ama ödüllendirilerek kasabaya tayin edildim. Köyde çoğunluğun sevdiği insandım ama onlar etkisizdi. Sadece seviyorlardı. Az da olsa sevmeyenim vardı.”
“Kimlerdi onlar?” diye sormuş bulundum. “Kim olacak” dedi. “Halktan aldığı salmayı bir biçimde gene halka vermesi gerektiği için isteklerde bulunduğum muhtar. Halkın parasıyla yaşamını sürdüren, dolayısıyla ona hizmet etmekle yükümlü olduğunu hatırlattığım köy katibi ve kahya, köyün tek bakkalı olup sağlıksız bir mekanda sağlıksız yiyecek satan köy bakkalı, bana kah açık açık, kah gizli “öğretmen, eski köye yeni moda mı getirecen” diyen bazı tuzu kurularla, çok bilmişler. Bunları öyle ve ya böyle doğal karşıladım. Beni yıkan baş öğretmen oldu. İsteyene bir kulüp rakısı ile bir kızarmış tavuğa bir diploma veren ve bunun büyük görev olduğunu söyleyen Cumhuriyet baş öğretmeni…”
Ömer ÇALIŞKAN
O Bir Öğretmendi adlı öyküsünden...
14. yılında özlemle....13 Mart 2007...


...Kim olduğumuzu hatırlama partisi bu hocam...” Kim olduğumuzu hatırlama partisi... Sahi kimdik biz? Orta Asya steplerinden gelip, bu toprakların uygarlıklar kurmuş halklarıyla karışarak yeni bir imparatorluk kurmuş bir milletin kendini kaybetmiş çocukları... Kendini kaybetmiş... Şu kaybettiğimiz kendimiz neydi acaba? Irkımız mı? Dinimiz mi? Onurumuz mu? Aklımız mı? Hafızamız mı? Toplumsal psikojenik füg... Bir toplumun geçici olarak hafıza kaybı... Geçici olduğundan pek emin değildim ama bir hafıza kaybımız olduğu muhakkaktı..."
Sultanı Öldürmek/Ahmet Ümit


Tüm ifadel

27 Mart 2022

 "Siyaset, egemenler için, genelde, estetik bir meseledir: Bir tür kendine yoğunlaşma yöntemi, bir tür dünyayı algılama tarzı, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir."

#onurünsal❤️ Dünya tiyatrolar günü'nde Moda Sahnesi'nde unutulmaz bir oyun, muhteşem bir performans izledik.#tiyatrolargünükutluolsun #arkadaşlar #keyiflibirakşam🥰