30 Eylül 2012 Pazar


 Bana göre izlenmesi gereken filmler:50 tane benden
(üçlemeler/dörtlemeler hariç yalnız o zaman 50yi geçer:)...:P

1-Bu yıl nihayet tüm zamanların en iyi filmi seçilen VERTİGO/Alfred Hitchcock
2-The FALL/Tharsem SINGH
3-IMMORTALS/Tharsem SINGH
4-CHOCOLAT/Lasse HALLSTRÖM
4-PERFUME:The story of murderer/Tom TYKWER
5-The ISLAND/Michael BAY
6-AVATAR/James CAMERON
7-ULAK/Çağan IRMAK
8-The BIRDS/Alfred Hitchcock
9-The PIANIST/Roman POLANSKI
10-Shawshank Redemption(Esaretin Bedeli)/Frank Darabont

11- V-for Vendetta/James Mc Teigue
12-Fight Club/David Fincher
13-The Matrix I-II-III / Wachowski Brothers
14-Lord of the RingsI-II-III/Peter Jackson
15-Forrest Gump/Robert Zemeckis
16-Amelié/Jean-Pierre Jeunet
17-The Artist-Michael Hazanavicius
18-Mine Vaganti/Ferzan Özpetek
19-Titanic/James Cameron
20-Prince of Persia: The Sands of Time

21-Clash of the Titans/Louis Leterrier

22-Wrath of the Titans/Jonathan Liebesman
23-Underground/Emir Kusturica
24-Fargo/Joel Coen
25-Mediterraneo/Gabriele Salvatores
26-Inception/Christopher Nolan
27-Leon/Luc Besson
28-Memento/Christopher Nolan
29-American History X/Tony Caye
30-Modern Times/Charlie Chaplin

31-Slumdag Millionere/Danny Boyle

32-Prestige/Christopher Nolan
33-Gladiator/Ridley Scott
34-The Green Mile/Frank Darabont
35-The Devil's Advocate/Taylor Hackford
36-Pirates of Carabian 1-2-3-4/Jerry Bruckheimer
37-The Others/Alejandro Amenabar
38-Truman Show/Peter Weir
39-Spartacus/Stanley Cubrick
40-Artificial Intelligence/Steven Spielberg/(fikir:Stanley Cubrick)

41-Ice Age-1-2-3-4/20th Century Fox

42-Up/Disney-Pixar
43-Finding Nemo-Disney-Pixar
44-Avengers/Joss Whedon
45-Persepolis/Vincent Paronnaud-Marjane Satrapi
46-Robin Hood/Ridley Scott
47-Robin Hood/Kevin Reynolds
48-The Hunger Games-Gary Ross(kitaplarını okuduysan ancak!)
49-The Schindler's List/Steven Spielberg
50-Rain Man/Barry Levinson





 "Bu topraklar dedelerimizden miras kaldı, onları çocuklarımızdan ödünç aldık."

"Washington'daki büyük başkan topraklarımız satın almak istediğini bildiren bir haber yollamış. Dostluktan söz etmiş büyük başkan...Ama biz sizin bizim dostluğumuza ihtiyacınız olmadığını biliriz.
Biz onun istediğini düşüneceğiz, zira eğer satmaya razı olmazsak, belki o zaman da beyaz adam tüfeğiyle gelecek ve bizim topraklarımızı zorla alacaktır. 
Gökyüzünü nasıl satın alabilirsiniz? Ya da satabilirsiniz? Ya toprağın sıcaklığını?
Havanın taze kokusuna, suyun pırıltısına, sahip olmayan biri onu nasıl satabilir?
Kutsaldır bu topraklar benim ve milletim için...
Yağmur sonrası ışıldayan her çam yaprağı,
Denizi kucaklayan kumsallar,
Karanlık ormanların koynundaki sis,
Vızıldayan her böcek,
Bu dünyanın her bir parçası milletim için kutsaldır. Ve bilin ki: Kızılderili adamın anıları ağaçların özsuyunda saklıdır.

Beyazların ölüleri, yıldızların altından geçmek için uzaklara giderken doğdukları toprakları unuturlar. Fakat bizim ölülerimiz bu büyülü dünyayı hiçbir zaman unutmazlar.

Çünkü toprak bizim anamızdır.Biz bu toprakların bir parçasıyız. Onlar da bizden birer parçadırlar.O güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir,Geyik, at ve büyük kartal  da erkek kardeşlerimiz...


Yüksek kayalıklar, yeşil çayırlar, 

ılık sıcak vücutlarıyla taylar ve insanlar,

Hepsi bizim ailemizdir.

Washington’daki büyük başkan bizden topraklarımızı istediği  zaman bütün bunları da istiyor.

O bizden çok şey istiyor.

Büyük başkan bize bir yer vereceğini ve bizim orada rahatça yaşayabileceğimizi haber veriyor.O bizim babamız, biz de onun çocukları olacakmışız!Büyük ruh milletimizi sever, fakat kızılderili çocuklarını terk etti.


Şimdi size makinalar yolluyor sizin için büyük köyler yapacak.

Ve, beklenmedik yağmurlar sonrası ırmaklar nasıl Yataklarından taşarlarsa siz de çok geçmeden bu Toprakları dolduracak, her tarafa taşacaksınız.Bizler yetim kaldık...

Bileseniz ki...

Derelerin ve ırmakların içinden gerçekten pırıldayan Sular, yalnızca bu değildir.

Atalarımızın kanlarıdır onlar Size bu toprakları sattığımız zaman, bilesiniz ki onlar kutsaldır. 

Sizin çocuklarınız da öğrenmelidir onların kutsal olduklarını,Ve .... göllerin berrak sularında oynaşan her yansının,Benim milletime ait masalları, hikayeleri anlatmakta olduklarını...

Benim atalarımın sesleridir sularda şakırdayan sesler,

Bunları hatırınızda tutun ve çocuklarımıza öğretin,Esirgemeyin iyiliğinizi ırmaklardan ve diğer kardeşlerimizden.

Babalarının mezarını geride bırakır beyaz adam,Onu elde ettikten sonra ilerilere gider.


Toprak onun kardeşi değil düşmanıdır.Babalarının mezarlarını ve çocuklarının doğum hakkını çabucak unutur.Annesi olan toprak ve kardeşi olan gökyüzü, satılacak,Talan edilecek şeylerdir onun için,Ya da  koyunlar, parıldayan inciler gibi satın alınacak...


O toprağı çocuklarından çalar ve gene ilgilenmez.

Açlığın, dünyayı sarsacak beyaz adam Ve ardında çölden başka bir şey kalmayacak! 

Beyazların şehirlerinde sessizlik yoktur.Oralarda ilkbahar yapraklarının sesini, uçuşan böceklerin Vızıltılarını işitemezsiniz.

Gürültü, patırtı kulaklarımızda uğuldar.Kuşların ötüşünü, su başında kurbağaların bağrışlarını İşitemezsen bu dünyada ne kalır ki?


Kızılderili adam vahşidir, sizin şehirlerinizi anlamaz.


O, bir gölün üstünden geçen rüzgarın mülayım gürültüsünü sever.

Öğleyin yağan yağmurun temizliği, taze çam Yapraklarının ağırlaştırdığı rüzgar kokusundan hoşlanır.

Kızıl adam için hava kıymetlidir; çünkü hayvan, ağaç ve insan, hepsi aynı solunumdan pay alır.


Beyaz adam teneffüs ettiği havanın farkından değilmiş sanki,Birkaç gün önce ölen bir insanın kötü kokuları duymayışı gibi....


Eğer topraklarımızı size satarsak, onu mübarek bir şey olarak değerlendirmeli, çayır çiçeklerinin üzerinden geçen rüzgarın, onun kokusuyla nasıl tatlı koktuğunu duymalısınız.


Topraklarımızı satma konusunda daha düşüneceğiz.Eğer buna karar verirsek bir şartımız olacak;Beyaz adam topraklarımızdaki hayvanlara kardeşleri gibi muamele etmelidir.Ben bir vahşiyim ve başka türlüsünü anlayamam.


Demir at (lokomatif), öldürüp çürümeye bıraktığınız,binlerce  Buffalo’dan nasıl daha kıymetli  olabilir?

Hayvanlar insanları bıraksa,İnsanlar ruhlarının yalnızlığından ölmez mi?Hayvanların başına gelen, oğullarının da başına gelecektir.


Toprağın başına gelen, oğullarının da başına gelecektir.Toprak bizim anamızdır.İnsanlar toprağa tükürürlerse kendi yüzlerine tükürmüş olurlar.


Toprak insana değil, insan toprağa aittir.İnsan hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece...”Beyaz adam neyi satın almak istiyor?Gökyüzü ve toprakların sıcaklığını mı?Koşan antilopların çabukluğu mu?


Biz  kağıt parçasını imzalayıp verdiğimiz için her şeyi yapabileceğini mi zanneder beyaz adam?


Havanın taze kokusuna, suyun pırıltısına sahip değilsek,bunu nasıl satabiliriz size?Son buffalo da öldüğünde onları yeniden geriye satın alabilir misiniz?


Beyaz adam geçici bir iktidardadır ve o kendisini bütün dünyanın kendisine ait olduğu, Tanrı sanmaktadır.Bir insan annesine sahip olabilir mi?Günlerimizin geri kalan kısmını nerede geçireceğimiz  önemli değil.


Çocuklarımızın babalarını gururları kırılmış ve yenilmiş gördüler.Savaşçılarımız utandırıldılar, yenilgiden sonra günleri miskince geçirdiler. Vücutlarını tatlı yemekler ve kuvvetli içkilerle zehirlediler.


Birkaç kış ömrümüzün kaldığı bu topraklarda yakında matemimizi tutacak bir tek kişi bile kalmayacak ana niye ağlayayım?İnsanlar denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler.


Biz gidiyoruz ama beyaz adamın da bir gün keşfedeceği şeyi şimdiden biliyoruz.Bizim Tanrımız da aynı Tanrıdır.


Sizler belki bizim topraklarımıza sahip olduğunuzu düşündüğünüz gibi, Ona da sahip olacağınızı düşünüyorsunuz, fakat buna muktedir olamayacaksınız.O insanların Tanrısıdır, kızılderililerin de,  beyazların da...


Bu topraklar O’nun için kıymetlidir. Onları yaralamak onların yaracısını hor görmek demektir.


Beyazlar  da bir gün bu topraklardan, bu dünyadan gidecektir.  


Belki de bütün ırklardan da çabuk...Yataklarınızı zehirlemeye devam edin!Ve bir gece kendi çöplerinizin içinde boğulacaksınız!


Bütün buffalolar öldürüldükten, bayan atları ehlileştirildikten, ormanların en gizli köşeleri binlerce insanın ağır konuşan tellerle kirletildikten sonra...Bir bakacaksınız ki...


Gökteki kartallar yok olmuş...Hızlı koşan taya ve ava elveda demişsiniz.Bu ne demektir biliyor musunuz?Bu, yaşamın sonu ve sırf daha fazla hayatta kalmanın başlangıcıdır!


Biz, hey şeyden önce her insanın isteği gibi yaşama hakkını tanır ve sayarız.


Eğer teklifinizi kabul edersek bu sadece yeni toprakları güvenlik altına almak için olacaktır.


Belki orada kısa günlerimizi kendi alıştığımız şekilde geçirebileceğiz.


Son kızılderili bu dünyadan gittiği ve onun hatırası,Yalnız bur bulutun sonsuz çayırların üzerindeki gölgesi olarak kaldığı zaman, babalarımızın ruhu bu kıyılarda ve ormanlarda yaşamaya devam edecektir. 


Çünkü onlar bu toprakları seviyorlardı.Yeni doğan bir çocuğun annesinin kalbinin atışını sevdiği gibi...


Size bu toprakları sattığımız zaman, siz de onları bizim sevdiğimiz gibi seviniz,


Onlarla bizim ilgilendiğimiz gibi ilgileniniz.Onları bugün bulduğumuz gibi hatırlayınız.


Ve bütün kuvvetinizle, ruhunuzla ve kalbinizle onları çocuklarınız için koruyunuz.


Ve Tanrı’nın hepimizi sevdiği gibi siz de onları seviniz..."


Kızılderili Reisi Seattle/1853........A.B.D. Başkanı Franklin Pierca'ya yazdığı mektup.

 2895 YIL ÖNCESİNİN BAYRAMI

Milattan 900 yıl önce insanlar bir tapınağa aşağıdaki yazıyı asarak okurlar ve bayramlarını kutlarlardı.
İşte yazı:

"Gürültü ve patırtının ortasında sükunetle dolaş;sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.

Sana bir kötülük yapıldığında...Verebileceğin en iyi karşılık...Unutmak olsun...Bağışla ve unut...Ama kimseye teslim olma...

İçten ol, telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları, çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkar. Ne kadar küçük olursa olsun...İşinle ilgilen...Hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın...İşini öyle seveceksin ki başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın!

Olduğun gibi görün...Ve göründüğün gibi ol!...Sevmediğin zaman...Sever gibi yapma...Çevrene önerilerde bulun...Ama hükmetme...

İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz...Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri bir kumsaldaki kum tanecikleri değildir.

Asla burun kıvırma sakın...O çöl ortasındaki yemyeşil bahçedir...O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.

Kaybetmeyi...ahlaksız kazanınca tercih et...
Birincisinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür.

Yılların geçmesine öfkelenme...
Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe...Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.

Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan...yelkenlerini rüzgara göre ayarla...

Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir.

Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol...

Doğduğun zamanları hatırlar mısın?...Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu...Öyle bir ömür geçir ki...Herkes ağlasın sen öldüğünde... Sabırlı, sevecen, erdemli ol...Önünde sonunda bütün servetin sensin...Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekanıdır."

Xsentos İ.Ö. 9.yy



 GERÇEK BURÇ YORUMLARI

 KOÇ: Ego tatminine en çok ihtiyaç duyan burç işte. Bay ukala ya da bayan buz. En önde olacağım diye yapmayacağın yoktur. Yatakta, aşkta, işte, güçte en bencil burçtur. Karşısındakini kırdığını da en anlamayan burç. Kolay kolay da beğenmez. asla af dilemez. Onlara kalsa dünyada herkes aptal, bi kendisi akıllı! Millete öğütler verir, ukalalık taslar. Önüne yemek koysan beğenmez. allah düşmanların başına vermesin!

BOĞA: Hımbıl şey n'olcak! Kafası her şeye kolay kolay basmaz. Ağırkanlıdır. Biraz da mankafadır. Harekete geçmesi için arkasından hep birilerinin itmesi gerekir. Bir söyleneni bir kerede asla anlayamaz, 10 kere tekrarlamak gerekir!

İKİZLER: Uzak durmakta fayda var. İki yüzlü, riyakar, yalancı. Çenesi de öyle düşüktür ki, esir aldı mı yanarsın. Ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor, bilemiycem artık!

YENGEÇ: Yengeçler sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan, son derece yapmacık tiplerdir. Ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyiz. Tembeldir, bi iş yapıcam diye aklı çıkar. Saftır da biraz. Sahtedir ve kolay kandırılır, yani salak! Bu arada akıl hastanelerindekilerin yüzde 90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor. Yengeçler haberiniz ola....

ASLAN: Evet küçük aslancık, sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, ohooooo millet senle ne dalga geçiyo da haberin yok! Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen en iyisi kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım...

BAŞAK: Ayrıntılar arasında kaybolur. Hayatı ayrıntı. Bir de titizdir ki yarar insanı. Hastalıktan ödü patlar. Düzenli, tertipli olacak diye rahat batar. Ama onun her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete cinnet geçirmektedir aynı zamanda. Dili de acayip sivridir. Soğuk, ruhsuz tipin tekidir.

TERAZİ: Çok pis sanatçı ruhludur. O nedenle de apayrı saçma sapan bir boyutta yaşar. Böyle aklı bir karış havada gezen adamın iş bulması da pek muhtemel değil, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezer. Güzel olacağım diye kendini yırtar. Bir haltı beceremez. Dengesizin tekidir.

AKREP: Adı üstünde akrep gibi sokar adamı. İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Kıskançlık krizlerine girer. Aşkta, yatakta, işte, ilişkilerde hayvansıdır. Duygusuzun tekidir. Çoğu akrebin eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiği de duyulmuştur.

YAY: Her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tiptir. Yeteneksizliğini de başka türlü örtemez. Şahsiyetsizdir. İşsiz güçsüz insanlar bu burçtan çıkar. Aptal da denebilir. İşi gücü aylak aylak gezmektir. Çoğu yay burcu zaten alkoliktir. Zaten seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat!...

OĞLAK: En duygusuz burçtur. Duvar gibidir. Tepkisizdir. Aşırı maddiyatçıdır. Cimridir. Tutucudur ve risk almaktan kaçar. Böyle bir dünyada ne diye yer işgal eder ki? Şöyle bir etrafa bakınca, hangi kayda değer insanın oğlak burcundan çıktığı görülmüştür ki?...

KOVA: Güya çok atak biridir, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söyler, ama yalanı bile beceremez. Menfaatçilerin menfaatçisidir. Kendini beğenmiştir. İnsanların arkasından çok konuşur. Dedikoducudur. Çıkarı için yapmayacağı şey yoktur. Ne diye sinirleniyosun ki? Doğruları söyleyince kabahat oluyo di mi?

BALIK: Balık işte adı üstünde eşittir alık! Salaaaan tekidir, vur kafasına al ekmeğini ağzından! Maaşallah hayal gücü pek gelişmiştir. Sürekli birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne kafayı yeme raddesine gelen balık çoktur. Söyleyecek pek bir şey yok, çünkü cibiliyetsiz ve en zeka yoksunu burç balıktır!

(internet gönderisi)

1 Eylül 2012 Cumartesi


 Hasan Eniştem'in öğrencilerinin notları yazılı kağıtları vs. arasından çıkan bir şiiri paylaşıyorum:

KRAVAT

Öğretmenim,
Ben Zincir Köyü'nden Haşim Ağa'nın oğlu Yaşar,
Kırk üç yıl geçti aradan
Verdiğin kravat eskidi
Karımın sandığında güveler yedi
Gelecek dediğin uygarlık hala gelmedi.
Öğretmenim,
Köyümüze yol, traktör, çeşit çeşit partiler geldi,
Uygarlık gelmedi.
Bugünkü gibi aklımda
Bu kravat köyümüze uygarlık getirecektir demiştin
Kırk üç yıl bekledik.
Dediğin uygarlık gelmedi.
Türk Bayrağı dışında bütün bayraklar,
Sakallı sarıklı örtülü başlar
Cumhuriyet'e Atatürk'e atılan taşlar,
Hepsi hepsi geldi,
Yalnız senin dediğin uygarlık gelmedi.
Öğretmenim,
Bir kırk üç yıl daha bekleyemeyiz.
Yollarımız ayrı düştü ayrı,
Ya kendin gel
Ya da bir kravat daha gönder.
Dayanacak, katlanacak kalmadı gari....

 İsmail DÜNDAR