22 Aralık 2010 Çarşamba

2010 biterken

Hiç bir şey anlamadığım, bir varmış bir yokmuş gibi geçen 2010 bitiyor...Günler daha hızlı akmaya başladı nedense...Yazdığım dileklerin hiç biri de olmadı, fallarım ve rüyalarım da çıkmadı:))Yok canım umudumu kaybetmeye niyetim yok!:))Aynen devam..

Ancak sanırım herkesin yaşayabileceği "tükenmişlik sendromu"başladı ben de bu son 1 yıldır ve son 5 ayda da tavan yaptı!!Kesinlikle çok çabalamama rağmen!!
17 yıldır ilk kez boşa çalıştığımı hissettiğim günler geçirdim. Aynı dili konuşmadığım, ne kadar anlatırsan o kadar bön bön yüzüne bakan, ağzımla kuş tutsam yaranamayacağım insanların arasında kaldım!Hayret ettim nedense??
İnsanlar giderek vurdumduymaz, sığ, cahil ve "ne gerek var Haluk" gibi oluyorlar değil olmuşlar!...Zeka seviyesi mi düşüyor nedir saman kafalılık mı mercimek beyinlilik mi artık ne dersen de!!öyle ama yani!!Anlaşılması mümkün olmayan bir inat, bir hırs, bir yalakalık, karşısındaki salak nasıl olsa halleri falan??
Çok üzgünüm ama ne kadar cebelleşsem de ben uyum sağlayamam bu ortamlara ve kişilere?Acınılası insanlarla konuşamam onlara nefessiz kalana kadar açıklama yapamam!!
Bir de bunların tamamının sebebi olan kıskançlık meselesi:biz bu duyguyu bilmiyoruz öğretilmedi bize yaşatılmadı annemizden babamızdan görmedik, nelere yol açtığını bilemedik!Ayrıca insanların %90'ında olduğunu bilemedim ben bu aşağılık kompleksinin??
Bir konudan daha habersizdim o da oldu:
Yöresel yapışkanlık??Duydunuz mu daha önce? Ben de duymamıştım. Şöyle gerçekleşiyor. Bazı memleketlerdeki vatandaşlar yani hemşehriler öyle ağır kanka oluyorlar ki biri birinin suratına s.çsa(ağır olacak kusura bakmayın)ya da biri dünyanın en ağır sahtekarı, kaçakçısı, yalancısı, katili, tecavüzcüsü vb. bile olsa, diğeri ona sonuna kadar sahip çıkıyor hatta "o çok iyi biri aslında" diyebiliyor ve o ana kadar ona verilen ya da "rica edilen" görevleri asla yapmayan ve "ay beni karıştırmayın"diyen bu vatandaş hemşehrisi rica edince emir olarak algılayıp son gaz yapıyor, raporunu da sunuyor!Her gün ders başladıktan(9.00-9.30arası) sonra uykulu şekilde geldiği işine hemşehrisi emrettiği için saat 8de damlıyor!!Son olarak da onun için, daha uzun süredir birlikte çalıştığı iş arkadaşlarını anında satıyor!!Sana gelip "sen merak etme ben senin yanındayım deyip, problem çıkaran tarafı sakinleştireceğine gaz veriyor(ipini çekin bunun diyor özetle!)!!Senden ve arkadaşından nefret ediyor ve kurtulmak için senaryosunu yazıyor ve süper oynuyor, Oscar veririm ben gözüm kapalı!Nasıl mı??
Ben de bilmiyordum walla bu yıl iyice öğrendim burnumu sürte sürte!!Yani insanlar arası o yöreden adam çıkmaz ya da bu yöredekiler şöyledir vb.gibi saplantılarım asla yoktur benim(eskiden vardı yenmiştim ok!)ama bu ne şimdi böyle??Lütfen biri açıklayabilir mi??Her şeyden acısı da bu şahsın ortalıkta "hümanizm" salgılayıcı halleri!!Ayrıca da mağdureyi oynaması ve kötülük abidesi ilan edilmesini sağladığı arkadaşımı bir süre sonra yere göğe koyamaması!!Gördüğü yerde boğar o ayrı!
Evet soru şu: Bu sağlıklı bir kişiyse biz neyiz? Yok eğer ruh hastasıysa öğretmenlik yapabiliyor olması kaç puan??Yok bunlardan çook var diyorsanız neden bunları çekmek zorundayız?O da değil sallama, yokmuş gibi davranacaksın aklı verenler buyrun lütfen siz deneyin!!Ben yoruldum!!
EEE ne oldu şimdi kişilik bozukluğu?Kaldın mı bir başına çok mu güzel oldu rahatladın mı??Kurtuldun mu bizden?Oh çok şükür!!Hadi uğurlar ola!!

Yurdum insanından fıkra:bizzat başıma geldi nedir bu?

Dolmuşa bindim Kartal köprüsünde inicem ama p yolu bilmiyorum, şoföre dedim ki: Kartal köprüsünde inicem yardımcı olur musunuz? Şoförden yanıt: Bana hatırlat!!....
Bu kadar bitti...:)

Not: Yorumunuz "araba al" şeklinde olmasın!...sevgiler....

23 Kasım 2010 Salı

ÇİNGENE KIZI MENAD / M.S.II.Y.Y.


Ben kimilerinin Büyük İskender, kimilerinin Çingene kızı diye bildiği Mainad. samsatlı Zozimos ustanın atölyesinde önce tuale sonra mozaiğe resmedildim. Seçkin konuklara hazırlanan yemek odasının taban mozaiğiydim. Gözlerim odanın tüm konuklarını süzerdi. Kimi konuklar bende görürdü sevgililerini, hayallerini...Güzel günler Fırat'ın suyu gibi aktı. At kişnemeleri ve çığlıkların ardından alevler sardı etrafımıi üzerime yıkıldı duvarlar ve kalaslar. Sonrası karanlık ve sessizlik...1800 yıl sonra kürek ve kazma sesleriyle irkilerek uyandım. Kirli sakallı bir definecinin sırıtan yüzüydü gördüğüm. Korktum sonra parça parça kesilerek dağıtıldım. Yüzüm kıl payı kurtulmuştu defineciden. Sonraki yıllarda definecilerin sevinç çığlıklarını, arkeologların yanık türkülerini bazen de baraj inşa edilecek diye sözler duydum. Bir bahar günü Fırat Nehri kenarında kurtarma kazısı yapan kırmızı malalı bir arkeoloğu gördüm. Gözlerinden kaçıramadım gözlerimi...O günden beri Gaziantep Müzesinin teşhirindeyim. Ben geldikten sonra duydum ki önce fıstık ağaçları, sonra köyler ve doğduğum kent Zeugma kısmen kalmış yükselen baraj sularının altında...Şimdi dalgalar döver Zeugma'yı; eritir toprağını, yıkar duvarlarını, parçalar mozaiklerini, fresklerini...

NOT: Mozaikteki figüre Çingene Kızı denmesinin sebebi; başındaki bandanası, kulağındaki iri küpelerden kaynaklanmaktadır ve böyle bir benzetme yapılmıştır. En dikkat çekici özelliği gözlerinin 180 derecelik bakış açısına sahip olmasıdır.

13 Kasım 2010 Cumartesi

KUZEY'in MASALI

Annemin, biz küçükken uyumadan önc anlattığı masalı şimdi Kuzey dinliyor:)ve de şöyle anlatıyor:
"Pamuk bir gün evde canı sıkılmış, kapının önüne çıkmış ama uzaklaşmış, bir ayıyla(ARI)kayşılaşmış. Fonya(sonra) ayı: neyeye gidiyosun pamuk kaydeş demiş, fonya pamuk:sen beni evine alsana demiş, ayı: benim evim yok ki demiş. Fonya biyaz daha gitmiş, tavşana yastlamış, ona demiş ki: beni evine alsana demiş, benim evim yok ki demiş o da, neyde bi ağaç kavuğu buluysam oyda yatayım demiş. Fonya gitmiş gitmiş kaplumbağaya yastlamış, ona demiş ki, beni evine alsana demiş, kaplumbağa da benim evim kabuğumduy demiş,ne yazık ki sana yaydım edemem demiş, fonya gitmiş gitmiş, açık bi kapı göymüş, kapının ayalığından bakmış, yeyde samanlay vaymış, samanlayın üstüne yatmış uyumuş, gündüz olmuş, mmm diye bi ses duymuş, gözleyini bi de açmış, bi ineğin ayaklayının ayasında....çok koykmuş fıylamış kaçmış, koşmuş, koşmuş, koşmuş, koşmuş, koşmuş,.......kaçmış...buynuna yemek kokulayı gelmiş, bi de bakmış Ayşegül kolunda sepet, babasına yemek götüyüyoymuş, neyeye gidiyosun demiş, babama yemek götüyüyoyum demiş, gel babam sana da yemek veyiy demiş, sonya babası bi yudum kendi yemiş, bi yudum Pamuğa veymiş, hadi şimdi eve gidin demiş, annesi Pamuğun boynuna kıymızı kuydele bağlamış, bi yastık veymiş, yatıp uyumuş...":))))

28 Ekim 2010 Perşembe

AYINTAP İZLENİMLERİ


Evet Gaziantep'in adı AYINTAP:)Gittik, gördük, geldik, unutmadan yazmak istedim. Gerçekten çok enteresan bir şehir aynı İstanbul gibi...Öyle Güneydoğu'nun Paris'i falan değil ancak İstanbul'u olabilir.
En güzel yeri Mozaik müzesi: Zeugma antik kentinden çıkarılan mozaikler için uzun uzun yorum yapamam, meraklısına diyorum ki: muhteşemler...sadece müze için bile gidilir Antep'e:)Birçoğu paketlenmiş olan ve koruma altına alınan bölgeden çıkarılacak diğer mozaikler de yeni yapılan görkemli müze binasına taşınıdığında, Zeugma Mozaik Müzesi, Tunus'taki Bardo mozaik müzesinin 1.liğini elinden alacakmış:)Ve de en önemli sembol mozaik olan Çingene Kızı'yla tanıştık:)Kimi arkeologlara göre bir odalık, kimine göre de efemine! kabul edilen Büyük İskender'in kendisi olarak da yorumlanan bu mozaikte gözler sizi takip ediyor aynı Mona Lisa gibi:)Başka geometrik desenler de var resmen 3 boyutlu!Dediğim gibi sadece bu şaheserler için gidilir Antep'e:)

Her taraf HAN ve HAMAM dolu..Ama en çok HAN...Tütün HAN, Kürkçü HAN, Tudyalı HAN ve Bayaz HAN'a gittik. Bir de "Yabancı Damat" dizisindeki Anadolu Evleri Butik Hotel'e:)Bakırcılar Çarşısı, Almacı Çarşısı, Baharatçılar ve Zincirli Bedesten'i gezdik:)Gez incele bitmiyor yalnız başınız dönüyor...:)

Kime Gaziantep'e gidicem desem yemek için İmam Çağdaş'a git dedi ancak 24 sa içeri girmek ne mümkün??Maşallah tıklım tıklım:)Biz de Halil Usta'ya gittik. Bir de baktık duvardaki fotolara ünlülerden yer kalmamış duvarda:)Yani bi biz gitmemişiz o da oldu:P...Küşleme diye bir et yedik başka da bir et yemem herhalde zaten normalde vejeteryan gibi yerim:)

Öğretmen Evi'nde kaldık gayet güzeldi konforu bir çok yere göre iyiydi ancak yan tarafında bulunan oranın ilk Ermeni Kilisesi olan Kendirli Kilisesi'ni yapmışlar yemekhane yani lokanta!!(yemekler güzeldi o ayrı)Ayrıca da üst katta halk oyunları ekibi çalışıyor!!Pöh işte çelişkiler yumağı yazmıştım feysbuka işte biri:(

Neyse ayrıntılara gelirsek Antep fıstığına Şam fıstığı derseniz size satış yapmazlarmış. Artık adı tescillenmiş. Ayrıca Şam'da öyle bir fıstık yetişmezmiş. Eskiden Antep'ten alınan fıstıklar Şam üzerinden İstanbul'a ulaştırıldığından adı öyle kalmış. Toprak bakımından sadece o yörede yetişen fıstığın iki ağacı var: erkek ağaç ve dişi ağaç, erkek ağaç çiçek açarmış, polenleri dişi ağaçlara taşınırmış rüzgarlarla ve döllenebilen dişi ağaçlar kızıl salkımlı meyveler verirmiş, oluşumu gayet zor olan Antep fıstığını pahalı deyip aşağılamayın. Çok özel bir yemiş çünkü bu:)Daha tombulca olan Siirt fıstığı ve İran fıstığının da Antep'e girmesi ve satışı yasakmış!Valla bunları rehber söyledi ben de onun yalancısıyım:))

Yemekler: Gerçekten de tartışmasız en zengin mutfak orda:)Hepsinden yememiz imkansızdı hatta Gözde ilk akşamdan mideyi bozdu ama yine de çook güzel şeyler yedik. Mutfak Müzesi var. Eski bir Antep Evi olan binayı bağışlayan eski Turizm Bakanı Ali İhsan Göğüş'müş yani gazeteci Zeynep Göğüş'ün babası:)Bir sürü yemek tarifi izledim, yapımı çok zor yemekler var,bu müzede de pirinçli börek yedim. Pilavlık bulgurla ince bulgur arasında büyüklükte bulgur çeşidi var ona pirinç diyorlar. İnce bulgur da iki-üç çeşit ona da "simit" deniyor:)Firik pilavı (ki adı frirkik pilavı kaldı) yapmak için ayrı, çiğ köfte için ayrı bulgur var...Çeşit çeşit bulgur:)

Antep Evi demişken aklıma geldi, evler genelde 2 ya da 3 katlı, havara denilen yumuşak kalkerli taştan yapılmış, sarı sarı çok şık görünüyor. En alt katlarında sığınak gibi mağaralar var, buzdolabı+kiler görevi yapan bu bölümlerde bir de kuyular var, işgal zamanında bu kuyular sayesinde evden eve geçilirmiş, yani gizli geçit olarak kullanılırmış.

Görülmesi gereken başka bir müze de kalede: Panaromik Müzede işgal ve kurtuluş yıllarını anlatan kabartmalar ve heykeller var hepsi birbirinden güzel:)

Medusa Cam Müzesi'nde ilk çağlara ait kazılarda ortaya çıkarılan son derece ilginç cam objeler var. Bazı camlarda alacalı renkler vardı sanki boyanmış gibi ancak eski çağlarda ölülerle birlikte eşyaları da gömüldüğü için insan bedeniyle camın oksitlenmesi mi denir artık, çürümesi mi tanımsız bir durum!cam objeler alacalı sedefli gibi renklenmiş?...Müzenin bahçesinde "menengiç kahvesi" içtik. Yabani, aşılanmamış antep fıstığından yapılan kahve çeşidi, sütlü yapıyorlar ve Türk kahvesi gibi servis ediyorlar. İlginç bir tadı var çok da yararlıymış:)

Gelelim Birecik ve Halfeti'ye...İki tur seçeneğimiz vardı: Halep ve Halfeti! Önce Halep'e gidelim demiştik ama oraya varınca ve Halep'in bir alışveriş turu olduğunu öğrenince gereksiz bulduk. Böylece Fırat üzerinde tekne turu ve meşhuur Halfeti'yi ve Savaşan Köyü'nü görmek daha cazip geldi:) Önce Birecik'e gittik. Manzara çok farklı ama güzeldi. Fırat üzerindeki köprü Boğaz Köprüsü yapılmadan önce en uzun köprüymüş:)Kelaynakları görmeye gittik, 11 tane kalınca son anda koruma altına alınan kuşlar şu anda 126 taneler (umarım doğru hatırlıyorumdur). Etobur olan bu kuşların en önemli özelliği: Tek eşli olmalarıymış, bir eş seçiyorlar ve eğer o ölürse başka bir eş aramıyorlarmış. Tam burada rehber "aynı insanlar gibi " dedi. Biz de güldük:)))

Gaziantep'te üç tane ilçe var: Şahinbey(eski antep, kale ve civarı)-Şehit Kamil(daha modern yapıların geniş caddelerin olduğu) ve Oğuzeli(şehir dışında doğru yeni yapıların yükseldiği)

Gazi Muhtar caddesi tarafı yani Şehit Kamil ilçesi geniiş geniş caddeli bulvarlı, lüks oteller, alışveriş merkezleri olan bölgesi:)Saat akşam 21.00 olunca sokaklar boşalıyor bütün işyerleri kapanıyor.

Haa bu arada kongre için gitmiştim değil mi?İşte o da arada bir yerdeydi:))))))))))))))Yok Yok şaka bu kongrelerimiz sayesinde gezip görebiliyoruz bir çok yeri:)Bunun da keyfi paha biçilemez:)Arkadaşlarımı ve meslektaşlarımı görmek, tanışmak, paylaşmak, alandaki yeni araştırma ve uygulamalardan haberdar olmak gibisi var mı?:)

İşte bu da Gaziantep gezimizin özeti olsun:)Fotolar Facebook sayfamda:)....Sevgiler.








12 Ekim 2010 Salı

Sıkıntıdan......

Bugün yağmurlu ve sıkıntılı diye tabir ettiğimiz havadan mı yoksa iş yerindeki karmaşadan mı bilemem -hepsi birikmiş saldırıyor da olabilir-hafta sonu yazarım dediğim notları yazmaya karar verdim...ne de olsa -üşenme/erteleme/vazgeçme- demişiz başlıkta:)
Haftaya bugün yani 19.Ekim akşamı kısmetse Gaziantep'te olacağız Gözde'yle malum yıllık olağan kongremiz başlıyor. Ulusal Özel Eğitim Kongresi'nin 20.si düzenlenecek.Gaziantep'te olmasının sebebi özel eğitim bölümünün kurucusu Mitat Enç hocamızın memleketi oluşu.(http://www.turkcebilgi.com/mithat_en%C3%A7/ansiklopedi#ansiklopedi)
Fırsat bu fırsat biraz da gezelim dedik ve kongre gezileri kapsamında Halep'e gideceğiz bakalım:)Çünkü o kadar karmaşık ve ruhsuz başladık ki yeni döneme motivasyon sıfır!Kaçarak gideceğiz gibi duruyor her gün vır vır konuşuyoruz çünkü:
İş hayatımın en tükenmişlik dolu günleri ve de evet yanlış meslek, ağzınla kuş tutsan kimseye yaranılmayacak bir işim var dediğim...çok sıkıldım çok!!
Neyse farklı bir yere atlayarak bir kitap ekinden rastgele seçerek, keyif alarak yaptığım bir listeyi paylaşıyorum umarım hepsini alabilirim ve de iyi ki okumuşum derim...Çünkü hepsi ayrı telden çalıyor:)))

Kitap Fuarı'ndan bu yıl alınabilecek kitaplar:
1-Gelecek-Murathan Mungan
2-O sevdiğim Dünya-Wadad Makdisi Kortas
3-Tüm Öyküler-Oscar Wilde
4-Bu Sofrada Ben de Varım-Oğuz Akay
5-İçimizdeki Balık-NTV yayınları
6-Pat Karikatür Okulu-Günışığı Yayınları
7-Sağlıklı Yaşam Yalanları-Ben Goldacre
8-Zamane Platon-Mark Vernon
9-Gülümseyen Anılar-Hıfzı Topuz
10-Beyoğlu'nda Fısıltılar-David Boratav

Bir de "Ye, Dua Et, Sev" kitabını alsam mı? Best Seller da hiç okuyamam:)Filmine giderim artık:)...Sevgiler Herkese...



3 Ekim 2010 Pazar

EKİM

Bence bu İstanbul şehrinde bir tek İlkbahar ve Sonbahar güzel!Sonbahar bu kez yavaştan yaklaşıyor, hava bazen ılık bazen serin mis gibi:)

Bugün kışlıkları çıkardım, havalandırdım, yerleştirdim. Bir fincan sütlü kahve hazırlayıp DVD'ye uzun zamandır izlemek istediğim Alman yönetmen M. Haneke'nin Altın Palmiye ödüllü "Beyaz Bant" filmini koydum. Film siyah-beyaz ve 1913'te Kuzey Almanya'da bir Protestan köyünde geçiyor. Esas konu tipik Haneke: esrarengiz, ürpertici:)seven ve merak edene göre gayet iyi bir film...merak ettiriyor yani:)...
Benim dikkat çekmek istediğim köyde, kadınlar siyah ya da koyu renk uzun etekli, uzun kollu, boğazına kadar kapalı kıyafetlerle geziyorlar ve 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Her ailenin en az 5 çocuğu falan var!!En önemlisi de köyde bir AĞA var: Tabi onlar BARON diyorlar yani derebeyi:Köy ona ait ve köylüler de onun tarlalarında çalışıyor. Eşi var (Barones) yine 3 tane çocuğu falan var. Hizmetliler, dadılar...1913'te!!
Bizde hala var bu durum ve 2011'e giriyoruz 3 ay sonra- yıl 2013'de olsa bu durum değişmeyeceğine göre-iyimser sonuç olarak ortalama bir Avrupa ülkesinden 100 yıl gerideyiz:))
2009 Altın palmiye ödüllü bir Alman filmindeki detayları paylaşmak istedim bir de Almanları ya da Almanya'yı beğenmeyenler varsa eğer düşünsün diye:)Ülkemizden hangi kesimden insanlar o ülkede neredeyse çoğunluk olarak yaşıyor???Bu durumda Almanlar Türkler hakkında ne düşünmeli???
Mutlu bir sonbahar dileğiyle:)................


19 Eylül 2010 Pazar

Gündem:Okul açılıyor:)

Hayret! işler ajandama sığmaz oldu:)Yarın okul başlıyor, öğrenciler gelecek ve eğitim-öğretime hazır olmayan sınıflar bulacaklar. Okul hazırlıklarına geç bırakıldık bu yıl...
Yarın ayrıca diplomamı almaya üniversiteye gidicem:)

Öğrencim Beyza'nın plan programını ayarlamam, öğretmen görüşmelerini takip etmem lazım...

16.Eylül akşamı Bağdat Caddesi "Fashion Night Out" etkinliğine katıldık Meltem'le birlikte ve çook eğlendik:)Müthiş bir samba partisi vardı cadde boyunca:)

18.Eylül akşamı Jehan Barbur'u dinledim nihayet! Cihangir-Kaktüs Cafe'de...Cihangir'in de havası yetiyor insana ne kadar farklı!:)

TV sezonu açıldı, yepyeni dizileri takip etmeye başlıycez ister istemez, uzun kış gecelerinde:)
YENİ ESKİ
-Öyle bir geçer zaman ki -Çocuklar Duymasın
-Fatmagül'ün suçu ne? -Aşk ve Ceza
-Deli Saraylı -Kapalı Çarşı
-Türkan -Chuck
-Spartacus -Merlin

Kitap: Olasılıksız tekrar denenecek:)

İyi haftalar...



6 Eylül 2010 Pazartesi

EYLÜL...:)

Bu tatil de bitti, işe başladım. 27.Ağustos günü eve döndüm ama benden önce ziyaretçimiz olmuş meğer...Bu akılsız hırsızı tebrik ederim. Çünkü evin genel haline şöyle bir baktığında bir şey bulamayacağını anlamış olmalıydı ama dediğim gibi akılsız!!Benim tahminimce hırsızlar uyanık olur:)Neyse bir şey bulamadığı gibi ortalığı güzelce dağıtmış ama bu da bir iyilik çünkü dolaplar zaten baştan aşağı yeniden yerleşecekti:)Sonuçta avucunu yalayarak gitmiş:)
1.Eylül'de yağmurlu bir güne uyandık ve sonbahar aniden geldi. Eylül ayını da Mayıs gibi severim. Biri ilkbaharın diğeri sonbaharın sevimlisi:)
Okulda değişiklikler ve yenilikler var. Öncelikle yeni bir müdür ve arkadaşlar gelmesi ve bizim bölümde üç kişi kalmamız...Öğretmene ihtiyaç var acilen, KPSS kopya olayı öğretmen atamalarını durdurduğu için zor durumdayız şimdilik, hayırlısı:)
Diğer haberler belli: duma duma dum referandum, basketbol, yeni diziler vb...
Gündemimizi kendimizin belirleyeceği bir yerde olmak isterdim.
Yaptığım planları, hayalleri harfiyen uygulayabilme imkanım olsun(şehir hayatında ne gerekiyor belli), kafamız yalan yanlış konularla meşgul olmasın, birçok şey dayatılmasın, insanlar kompleksli olmasın, özellikle"yansıtma" savunma mekanizmasına sığınmasın, magandalık ırsi mi karılar benden tırsi mi durumları -ki kadınlı erkekli abartılı-olmasın...vb...
Daha anlayışlı , herkesin başkalarıyla değil, kendiyle ilgili olduğu, ekip çalışmalı, hasetsiz,, dedikodusuz ortamlarda yaşamayı ve çalışmayı, isterdim. Ama toplumun geneli öyle cahil(okumuşu da okumamışı da)öyle başa çıkılamaz, anlaşılamaz bir yozluk içinde ki ister istemez düşünüyorum; böyle devam ederse iletişim nasıl kurulacak insanlarla? İnsani değerler bitti mi artık ya da bitiyor mu? Şu anda bile bazı insanlarla konuşulmuyor, çünkü karşındaki söylediğini algılamıyor ya da üzerinde düşünmüyor bile...Varsa yoksa kendisi doğru...O doğruluğunu savunduğu da sağdan soldan toplama bilgi..."Şimdiden" diycem ama çook uzun zamandır bir çok insanla farklı frekansta hatta boyuttayım...:))
Dolayısıyla bir de kendimi ifade edememe durumum var...Daha doğrusu tek bir cümleyle söylediğim konunun anlaşılmasını beklerken o lafın çok farklı alanlarda işlem gördüğünü farkettim...Bu da kendimi ifade edememe sorunu olarak ortaya çıkıyor tabi:)
MUTSUZ bir yazı gibi oldu ama tam tersi:)Ben bu yazdığım diğer boyuttaki iletişimsiz insanlara ACIYORUM maalesef:)Asla sorgulamayacakları, öğrenemeyecekleri, kimseyi dinlemeyecekleri ortamlarda yaşayıp gidecekler, hakkettikleri kadar değer bulacaklar ve sürekli yargılayacaklar, karşıtlarına hakaret ederek kendilerini savunacaklar:)yansıtacaklar:))BU da ZAVALLILIKtır ne yazık ki:)Sadece üzgünüm onlar için...O kadar:))

Ey sevimli Eylül; LÜTFEN güneşle serinliği bir arada tut, hava mis gibi koksun, beyinlere bol oksijen gitsin, herkesin işleri HAYIRlı olsun!..:))SEVGİLER...

NOTLAR: Tatilde Olasılıksız, Suskunlar(2.kez), Sırça Köşk ve İnsancıklar'ı okuyabildim. Olasılıksızdan uzak durmalıyım zira hiç tarzım olamayacak bir kitapmış:)Suskunlar'a zaten laf yok:)Sırça Köşk'ün eşi benzeri olamaz:)İnsancıklar -Dostoyevski'nin ilk romanı- gayet keyifli:)
Hala INCEPTION'a gidemedim:((pöf...

Herkese iyi bayramlar ve iyi Eylüller dilerim, sevgiler...:))


31 Ağustos 2010 Salı

HATIRLIYOR MUSUNUZ?

10-12 Yaşlarımda ezberlediğim ve hala ezberimde olan ünlü bir tiyatro repliğini yazmak istedim:)
Devekuşu Kabare-GECELER oyunundan Rüyalar Bölümü: Erbakan'ın Rüyası(Metin Akpınar)

"Geçenlerde bir rüya görüyorum. Rüyamda Anayasanın geçici 4. maddesi kaldırılmış, yapılmakta olan seçimlere bendeniz de katılmaktaymış. Yemyeşiil meydanlarda seçim nutukları atıyorum, daha sizi gidi faizciler derdemez meydandan BAŞBAKAANN nidaları yükseliyor, nidalar arş-u ^alaya çıkıyor, arş-u aladan ebabil kuşları i ni yor. Her birinin minik gagasında bir lokma kadayif, kuşlaar kadayifi aziiz ve mü'min din kardeşlerime istirhaaam ediyor, kadayiften taam eden din kardeşim ha va la nı yor, kadayiften taam eden din kardeşim ha va la ni yor, ben deniz de bir tane istirham ediyorum, taam ediyorum, u ça mıyorum, adeta beni ayaklarımdan aşağı çeken bir şey var, nedir bu diyorum amann, bir de bakıyorum Bedrettin Dalan; İlahi Yarabbim, bir mucize halket derdemez, bir yanımdan Vehbi Dinçerler, öbür yanımdan Mehmet Keçeciler ge liyorlar, hep beraber ha va la nı yoruz. Aziiz tabirci kardeşim rüyada uçmak ne demektir??":))))

Tabi bunu okuma değil dinlemek eğlenceli:))Ama paylaşmak istedim:))

19 Ağustos 2010 Perşembe

TATİL BİTERKEN-AĞUSTOS

İki aylık tatilim 31 Ağustos'ta bitiyor. Tatilimi, 5 Temmuz'da geldiğim Hoşköy'deki yazlığımızdan, sadece 3-6 Ağustos arası Bozcaada günleri için ayrıldım:)
Ama iyi ki tüm yaz burada kalmışım, çünkü 11 yıldır ilk kez deniz ve hava bir gün bile bozmadı, dalga olmadı, her gün denizin keyfini çıkarabildik:)Bir kaç hafta yağmur eksik olmadı, olsun berekettir:)Aslında hava Hoşköy için bile oldukça bunaltıcı ve sıcak oldu ki burada daima serin bir esinti vardır!
En ilginç olay ise hortum!Hoşköy ve Mürefte'den ve de bizim siteden acaip bir rüzgar geçti. Camlar kırıldı, kiremitler uçtu, kuş yuvaları dağıldı, deniz kabardı, yağmur alt kat üst kat demeden evlere doldu...
4-5 Ağustos'ta annemle Bozcaada'ya gittik. Mis gibi havası, pırıl pırıl denizi, tertemiz sokakları ve masal gibi evlerinden büyülendik. Ancak otomobil yoğunluğu çok fazla rahat gezilmiyor:(Bir de bazı mekanlar gereksiz yere pahalı!Onun dışında mutlaka gezilmesi ve tatil yapılması gereken bir yer:)Bir de merkezde gezip, konaklayıp, denize girmek için adanın arkasındaki plajlara ya arabayla ya da dolmuşla 6km. yol gidiliyor. Gün boyu plajda kalabilenler için ideal ama bizim gibi istediğimiz zaman evimizin önünden denize girerek tatillerini geçirmiş kişilere göre değil:):P
Sabahları deniz keyfi, kahvaltılar, yine keyifli sohbetlerle sabah kahveleri, "Kalenderoğlu Beach"de kıraat ve uyuklamak, gofretli, kurabiyeli, akşam çayları, balık partileri, üzerine dondurma, şaraplı, çekirdekli scrabble akşamları, pazarlar, gece köye yürüyüşler ile bu yaz, gayet eğlenceli ve dinlenceli geçti:)

9 Temmuz 2010 Cuma

TEMMUZ

Yazmak konusunda tüm yeteneğimi yitirmişim, ifade becerilerim giderek azalıyor sanki!
Neredeyse Haziran ayı boyunca yağan yağmur ve serinlik Temmuz'un ilk haftası da devam ediyor. aman hava sıcak gidiyor diyerek kendimi yazlığa attım denize daldım ama keyif 3 gün sürdü:( Şimdi de yağmurlu ve kapalı havanın 3. günü olacak, yarın ola hayrola:)...

Doğumgünü ayı aynı zamanda bu ay bir çok sevdiğimin ve benim de doğum günüm Temmuz'da:)

Kuzey'le tatil yapıyoruz...Sarp Abisi de burda...Kahkahalarla gülüyoruz ya da bağırışıyoruz:)Ama çok eğleniyoruz:)İyice konuşmaya ve yorumlamaya başladı.. Son derece keyifli:)...

Bu yaz henüz başka plan görünmüyor...Bakalım günler ne getirecek?

En son "Pers Prensi" ve "Sex and the City-2" yi izledim. İkisi de ayrı ayrı çOk güzeldi:)İyi seçimler:)
Kitap olarak yanıma 5 tane kitap aldım:
1-Sırça Köşk-Sabahattin Ali
2-Olasılıksız-Adam Fawer
3-İnsancıklar-Dostoyevski
4-Yeraltından Notlar-Dostoyevski
5-Suskunlar-İhsan Oktay Anar

Herkese iyi tatiller:)

11 Haziran 2010 Cuma

HAZİRAN GELDİ...

İYİ GEÇSİN DEDİKÇE KÖTÜLEŞEN MAYIS AYINI UĞURLADIK...VE DE YAZ BAŞLADI:)

SICAKLAR ANİEN BASTIRDI...İLK HAFTASI GAYET KAPALI VE YAĞMURLU GEÇMESİNE RAĞMEN:)...HİÇ YAZI YAZACAK DURUMDA HİSSETMİYORUM AMA VAKİT GEÇSİN DİYE İŞTE...

GERİLİM DOLU BİR SERGİ VE ARDINDAN ÇOK EĞLENCELİ BİR YILSONU PARTİSİ YAPTIK:)...1. SINIFIN OKUMA BAYRAMI VE 8.SINIFLARIN MEZUNİYET TÖRENİ:)

2002DE BAŞLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ YANİ OKULA İLK KABUL EDİLEN GRUP ARTIK MEZUN OLDU:) GELECEK YIL YENİDEN 1. SINIF ALINACAK...VE DE BEN YENİDEN BAŞLIYCAM SANIRIM HERŞEYE:))

2014'E KADAR SÖZLEŞMEMİZİN DEVAM ETTİĞİNİ ÖĞRENDİK VE ONA GÖRE PLANLAMALAR YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ...

ASOSYAL HAFTALAR GEÇİRDİM...:)GENELDE TV VE DVD İZLEDİM:) O YÜZDEN TAVSİYELERİM YOK BU YAZIDA:))

SEVGİLER...

30 Mayıs 2010 Pazar

EĞİTİMCİLERİ EĞİTELİM

Yıl 1939. İlk Milli Eğitim Şurası,
Hasan Ali Yücel kürsüde dedi ki:
"Temel eğitim 8 yıl olacak..."
A benim canım hükümetlerim,
Kendi F-16'sını yapan idarecilerim,
A be çok mu zordur ki,
53 yıldır yapamadınız?
A be çağ jetle mi atlanır?
Yoksam eğitimle mi yakalanır?
sözüm değil son yetkiliye,
Toplanın hepiniz bir yere,
Geçem karşınıza ben de,
Yazın soru biiirr!
Çaldıran Savaşı'nın tarihi?
Ne o ezber bilemediniz mi?
Siz bilemiyonuz da niye öğretiyonuz?
Soru ikiiiiii!
Hep Atatürkçü ol dediniz de
Nesini öğrettiniz?
Dön dolaş pembe boyalı ev,
Dön dolaş pusulası bozuk gemi,
Hangi derste yer aldı ideolojisi?
Topu topu iki cümle Şapka Devrimi?
Yazın soru üüüçç!
50 kişilik sınıfta
Bir tek kimyacı olacaksa,
Öbür 49'unun günahı ne?
Sodyum sülfatı ezberlemekte?
Genel kültür bu mudur?
Sen ezberledin de Ohm Kanununu,
Söyle kaç kere lazım oldu?
Bu sene de denenecek,
Eğitim düzelecek,
Zihniyet hep aynı ama,
Kitap kapları değişecek,
2000'e sekiz kala,
Ben şaşarım aklınıza,
Gelmiş geçmiş tüm eğitimciler,
Sınıfta kaldınız üç soruda!...

Ertuğrul Timur "Fevkalede Bulaşıcı Mizah Köşesi" Hürriyet 92
.
.
.
.Biz 2010'dayız:))Eğitim durumunu değerlendirin lütfen:))

29 Mayıs 2010 Cumartesi

En Etkileyici Psikoloji Gerilim Filmleri

1-Dövüş Kulübü-Fight Club(+)
2-Altıncı His-The Sixth Sense(+)
3-Akıl Oyunları-A Beatiful Mind(+)
4-Oyun-The Game(+)
5-Gizli Pencere-The Secret Window(+)
6-23 Numara-The Number 23(+)
7-Diğerleri-The Others(+)
8-Makinist-The Machinist
9-1408(+)
10-Çıldırış-The Jacket
11-Jacob's Ladder
12-Kayıp Otoban(+)

27 Mayıs 2010 Perşembe

MAYIS BİTERKEN

AMA BEN NE DEMİŞTİM? NOOLUR MAYIS BİTMESİN:( SABAHLARI HEM ILIK HEM SERİN TERTEMİZ HAVA:)SIKICI SAATLERİ OLSA DA ENERJİ ÜRETEN GÜNLER...
NEYSE Kİ GÜNLER UZUN GELİYOR AMA YİNE DE BİR BAKMIŞSIN PERŞEMBE, CUMA OLMUŞ HAFTA BİTİYOR:(...SABAH ARKADAŞIMLA KONUŞUYORUZ: " GÜNLER HEMEN GEÇİYOR YOKSA BANA MI ÖYLE GELİYOR?" DİYE SORUYOR:)
HER NE KADAR YAPACAK ÇOK ŞEY OLSA DA KOŞULLAR GEREĞİ YERİMİZDE SAYDIĞIMIZ İÇİN GÜNLER DE HIZLA VE BOŞ AKIP GİDİYOR...ZAMAN GERİ GELMİYOR AMA BÜYÜK ŞEHİRDE YAŞAMANIN BAZI KOŞULLARI İNSANI YERİNDE SAYDIRIYOR...BİR SÜRÜ PLANIN VAR AMA ERTELEMEK ZORUNDASIN?
EN AZINDAN HEDEF KOYDUĞUM BİR OYUNU İZLEDİM BU AY: TESTOSTERON:OYUN ATÖLYESİ'NDE...HAARİKAAYDI:)
VE DE FİLM:ROBİN HOOD...SEZONUN EN İYİLERİNDEN
TWİTTER VE FACEBOOK'TAN BİR AYDIR NAKLEN YAYIN YAPTIM.. THE FALL..CNBCE'DEYDİ DÜN GECE VE TEKRAR İZLEME ŞANSIM OLDU..SAYEMDE DE BİR ÇOK ARKADAŞIMA ULAŞMIŞ OLDU FİLM:)
BÜTÜN ZORLUKLAR GERİDE KALIYOR, SABRETMEK ÇOK ÖNEMLİ BİR DUYGUYMUŞ...BU YIL EN İYİ BUNU ÖĞRENDİM SANIRIM:) BİR DE ENERJİMİ OLUMLU TUTTUKÇA KENDİMDEN UZAKLAŞTIRDIĞIM İNSANLAR GERİ DÖNDÜLER BANA:)BUNU DA GELİŞTİRMEM LAZIM:)
BU SABAH GELEN ANİ İLHAMLA DA AŞAĞIDAKİ CÜMLEYİ YAZDIM:TAMAMEN BANA AİTTİR:))
"Doğruların peşinden git ve söyle; açıksözlülük korkutmasın, insanlar öğrensin eleştirilmeyi artık!"
NOT: TWİTTER VE FACEBOOK'A TAKILIN!SEVGİLER:)

18 Mayıs 2010 Salı

MAYIS BİTMESİN!:))

En sevdiğim ay akıp gidiyor..diğerleri gibi...
Bu ay beklediğim bi haber nihayet geldi, her işyerinde mutlaka rastlanan ama bunun gibisini göremeyeceğiniz bir psikopatın görev yerinin değiştirildiğini öğrendim...Aylardır ortamda huzur bırakmadığı için gidişine pek sevindim...:))
Öğrencilerimi Çatalca'da Engelliler Şenliği'ne götürdüm, çok eğlendiler, eğlendik...

15.Mayıs akşamı MANGA konseri izledim:)Başarıları hiç bitmesin...

16.Mayıs'ta yaklaşık 10 yıldır görmediğim üniversite yıllarından oda arkadaşım canım Hale'mle buluştum ve de birlikte keyifli sohbetler yapıp, önceden sözleştiğimiz gibi ROBIN HOOD filmini izledik:)
Evet FİLM: ROBIN HOOD
Ayrıca Pers Prensi'ni de izlemeyi düşünüyorum.
Son olarak "Testosteron" bitmeden çünkü son oyunlar...bu hafta onu da izlemeyi planlıyorum...

Yarın 19 Mayıs...Atamızın doğum günü...

Evet Mayıs bitmesin... birazcık daha sürsün:)))

Dizi: CHUCK
Kitap: Yalnızlık Kederi- Fazıl SAY
Müzik: MANGA

6 Mayıs 2010 Perşembe

NİSAN BİTTİ MAYIS GELDİ...

Nisan bir çırpıda geçti...Hem tatsız hem de çok keyifli anların yaşandığı zamanlar geçti...23.Nisan ve haftasonuna annem, kardeşim ve KUZEY geldi...Kuzenler, yeğenler, hep birlikte çok eğlenceli bir 23 nisan geçirdik.
Mayıs en sevdiğim aydır:))Baharın kokusunun ve havasının en çok hissedildiği, güneşin en güzel ısıttığı, yiyeceklerin sanki tazeleştiği bir ay...Bana gezileri, gezmeyi çağrıştırır bir de...
Havada da leylek göremedik ki:))

31 Mart 2010 Çarşamba

Mart bitmeden yetiştim:)

Artık bişeyler yazayım diyorum: Günlerin bitiş hızına artık yetişemiyorum, depresif bir tutum içindeyim, bahar bana yaramakla yaramamak arasında henüz:)Havalar da artık ısınsın..ruhum kararıyor... Ama yeni heyecanlar peşindeyim, pes etmiyorum...:)

Kuzum 3 yaşında:)Artık sohbet kıvamında:)

Babamı özledim, ama artık onu sadece anabiliyorum...2. yılı bitirdik..

MART ayı bizim doğum günü zamanı...Ege, Sarp ve Bürge nice yıllara canlarım:)

Yeni bir iş kovalıyorum:)

Öğrencilerime geziler planlıyorum:)Yeter bu kadar akademik durum...

Eski arkadaşlıklarımı yeniliyorum, yenileri değerlendiriyorum:)

Daha da iyi olmalı her gün...bu iyilik yetmiyor:)

Dizi: Kapalıçarşı:)
Y.dizi: Heroes:)
Film: Clash of the TİTANSSSS:))
Müzik: We could be the same-Manga
Kitap:Sırça Köşk:Sabahattin Ali

Görüşmek üzere:)

14 Şubat 2010 Pazar

DOST DEDİĞİN!

Dost dediğin, Seni sevmeli...Sarınılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı...Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı...Fanatik olmalı;Bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli...Güzel haberler aldığında seninle dansetmeli ve ağladığında seninle ağlamalı...Ama hepsinden daha çok, DOST matematiksel olmalı; Sevinci çarpmalı... Üzüntüyü bölmeli...Geçmişi çıkarmalı...Yarını toplamalı...Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı...ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı...İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...MEVLANA

19 Ocak 2010 Salı

Kurtuluş:)

Bİ DAHA MI TEZ??ASLA:) HİÇ GEREK YOK BÖÖÖLE ŞEYLERE...KESİNLİKLE BENİM İŞİM DEĞİL...
ARTIK ESKİSİ GİBİ TİYATRO, SİNEMA, KONSER VB. OLAYLARA TAKILMAK, DERNEK İŞLERİNE YOĞUNLAŞMAK, YENİDEN KİTAP OKUMAK, HEDEFLERİMİ YENİLEMEK, YENİLENMEK, TATİL YAPMAK...VB...İSTİYORUM...HATTA TAKSİM'E GİTMEK İSTİYORUM:)))

22-OCAK-7-ŞUBAT ARASI YARIYIL TATİLİM VAR...İLK HAFTA ANKARA-İKİNCİ HAFTA İSTANBUL'DAYIM...İYİCE KEYFİNİ ÇIKARMAK İSTİYORUM:) BAHAR DÖNEMİNE HAZIR OLMAK İÇİN...

HERKESE SEVGİLER...




18 Ocak 2010 Pazartesi

"Akıllı Kadının Başı Ağır GeLir Erkeğin Omzuna !!! ..."

Akıllı KaDının Başı Ağır GeLir ErkEğin OmZuna !!! ...

Unutma ki; Unutma hakiki erkek, yüzlerce erkekten meydana gelir. Zaten bir zaman sonra, yüzlerce erkeğin sana verebileceğini, bir erkekten beklemeyecek kadar olgunlaşmış olacaksın sen de...

Bir kadının aradığı o bir tek erkek, her zaman için hayali bir varlıktır. Hiç olmamıştır....

Her erkekte, aradığın erkeğin yanlızca bir parçasını bulursun. Gerçek bir kadın için, gerçek bir erkek, Allah gibidir, her yerdedir ve hiçbir yerdedir. Aşk da budur zaten! Başka bir şey değil. Aramaktan vazgeç demiyorum, bulmaktan vazgeç...

Kadınlar ağlamak için bir erkeğin omzuna ihtiyaç duyarlar... Ama başı dolu kadınlar, erkeğin omzuna ağır gelir...

Erkekler kadında kontrol edilebilir zekâ, kontrol edilebilir başarı, kontrol edilebilir yetenek ister.

Yani kadının sahip oldukları, erkeğin kontrolünü aşmaya başladığında ilişki biter...

Facebook:İNSAN İNANDIĞI ŞEYLER UĞRUNA MUHTEŞEM HATALAR YAPABİLİR sayfasından alıntı:)

14 Ocak 2010 Perşembe

TATİL

Eveeett, yeniden tatil geliyor:)22ocak-7şubat 2010 arası yarıyıl tatili yapacağız. İlk hafta Ankara'da ikinci hafta İstanbul'da olacağım. Yeni yıla vasat başladık, ama umut her zaman vardır:) Yılın ve de hatta tüm zamanların filmi AVATAR'ı kaçırmayın mutlaka izleyin, feysbuk'ta da yazdığım gibi "film değil başka birşey":)