TOP
Top travması
var bende:) Büyük, kafama ya da yüzüme çarpabilecek toplarla ve de grupla oynanan oyunları çocukluğumdan
beri hiç sevemedimJ Evet bence garip ama top ile oynanan grup
oyunlarına gerçekten kılım, çünkü oynayamam.
Çocukken güya
en sevdiğim "İstop"tu onda bile top atarak vuruluyorsun ya yok olmaz
bu diyerek vazgeçmiştim. Çünkü dediğim gibi en sinir olduğum şey yüzüme ya da
kafama top çarpacak olmasıdır. "Yakan Top" mu "Yakar Top"
mu neyse onu da sevmezdim. Ortaokul'da basket topu almıştım elime, kuzen Tolga
oynardı:)onu da denedim yok olmadı, basket atmak gayet gereksiz geldi hatta
yorucuJ:)O zaman da
kafana rahatlıkla top inebilir…Basket maçlarını izliyordum bir ara ama deli
gibi. Ankara’dayken maça da gitmiştim.Efes Pilsen-PTT. Efes Pilsen varken: yani
Nouma, Ufuk, Tamer ve Larry Richards dönemiJ)En güzel
oynayanlar da onlardı zatenJ)
Piknikte ya
da sahilde falan voleybol oynarlar ya ona da kılım, ben orta-1’deyken
eniştemden matematik dersi alıyordum, onlara giden yolda, bir sokak arasında sürekli voleybol filesi durur
bizden daha büyükler akşam üzerlerinde orada oynarlardı. Ben de oradan geçerken
hep stres yaşardım ve de korktuğum oldu o filenin sokağa sarkan ucuna takılıp
tam göğsümün üstüne yere kapaklanmış ve nefessiz kalmıştım çünkü kafama top
gelmesin diye havaya bakıyordum yürürken!!
Sokak aralarında oynanan futbola ya da
voleybola karşıyım ben, hala evin önünde çocuklar oynarlar ve ben geçerken
beklerim oyunlarını durdururlar öyle geçerim…
Hatta “filenin sultanları”nın o çok önemli
voleybol maçları bile benim ilgimi çekemediJ.
Futbol
olayına yan dönüp bakmıyorum bileJ. Eskiden GS’li olduğuma dair iddialar var
ancak mutlaka futbolcu klişesi vardır işin içindeJ bir ara
Avrupa Şampiyonu falan mı oldu nedir hatırlamam bile, bence bu futbolu sevme
çabalarımın olduğu zamanlardıJ Daha sonra baktım babam FBli, kardeşim ööle
falan ben de bir ara FBliyim diye takıldım ama yok olmuyor ya takip edemiyorum
keyif de alamıyorum. Hatta şu an Lugano var Santos var falan ama neyseJ))sonuçta
futbol işte….
Hayatımda
baştan sona (90dak.) toplam 3 tane maç izlemişimdir. Böyle hatırlıyorum: Biri
stadta canım babamla gitmiştik (Fenerbahçe-Ankaragücü). 1994 Dünya Kupası
final:İtalya-Brezilya. Baggio vardı o zaman, Costacurta vardı sonradan faşist
olduğunu öğrendim de ondan da vazgeçtim. Görüldüğü üzere topla değil, top
oynayanlarla ilgileniyordum daha çokJ
Bir de 2002
Dünya Kupası:Türkiye-G.Kore. O da “çok önemli bir maç” diye lanse edildi de
ondan. Bir arkadaşımın evinde toplaşıp izlemiştik.
Bu kadar: yetti de arttı banaJ
Benim
sevdiğim toplar 3 tane:
1-Tenis
topu:Yine orta okuldayken kuzenler Ezel ve Tolga’nın odalarında önce Ivan
Lendl, daha sonra Steffi Graf ve Boris Becker posterleri vardı. Böylece tenis
mania başladı bendeJ. Sadece Wimbledon vardı takip ettiğim o
da TRT’den…İlk kez taa 97de oynayabilme ders alma şansı bulabildim. Bu da
yaşadığın çevredeki imkanlar ya da büyükler tarafından yönlendirmelerle alakalı
bence. Çünkü bu ülkede en çok sporla ilgilenmemiz gereken yıllarımızı sınavlara
hazırlanarak geçiriyoruz. Daha sonra oynamak için fırsat yaratmaya çalıştım
elimden geldiğince ama sağ olsun pahalı bir spor!!Şimdi salonun köşesinde süs
olarak duran bir raketim ve yatak odamda yerde kedi gibi duran sarı bir topum
varJ
2-Bilardo
Topu: Bilardo=Semih Saygıner benim için ama o da albüm yaptı şimdi şarkıcı oldu
dağıttı beniJ. Aslında oldukça saygın bir zeka oyunu
olan bilardonun masaları, ne yazık ki
içeri bir kadın girdiğinde şaşırılan ve dik dik bakılan salonlarda bulunuyorJ.
O yüzden
herhalde evi büyük olanlar salonlarına bir tane bilardo masası
konduruveriyorlarJ.
Çok öğrenmek
istediğim ve de birkaç kez dik dik bakanlara aldırmadan oynamaya çalıştığım
bilordoyu hala seviyorumJ. İzlemeyi de oynamayı da…
3-Bowling
Topu: Sevdiğim en büyük top, kimseye doğru atmıyorsun, lobutları devirmeye
çalışıyorsun o kadarJ. Çocukken Fred Çakmaktaş ve Barni
Moloztaş koşarak sürdükleri arabalarıyla bowling oynamaya giderlerdi. Onları
izlerdikJ. Bence çok
eğlenceli bir oyun/spor bowling. Herhalde bu yaşıma kadar en çok oynadığım odurJ)Daha çok
karşıma çıktı yaniJ. İstanbul dışında, Antalya, Ankara ve
Almanya’da oynadım. Şehirlerdeki kafiyeye bak yalnız, şaka gibiJ)
Keşke eskiden
her yerde küçük kasabalarda hatta köylerde bile (Almanya’daki bowling salonu
bir köydeydi) saha, kort, eğlence merkezi falan olsaydı da sokak aralarında,
sahasında oynanması gereken oyunlar oynanmasaydı, daha profesyonel ortamlarda
spor öğretselerdi bize belki de böyle bir sevgisizliğim olmazdı topa ve grup
oyunlarına karşı??kim bilir?
İşte bu da
benim trajikomik TOP hikayem…