25 Mayıs 2012 Cuma


TOP

Top travması var bende:) Büyük, kafama ya da yüzüme çarpabilecek toplarla  ve de grupla oynanan oyunları çocukluğumdan beri hiç sevemedimJ Evet bence garip ama top ile oynanan grup oyunlarına gerçekten kılım, çünkü oynayamam.

Çocukken güya en sevdiğim "İstop"tu onda bile top atarak vuruluyorsun ya yok olmaz bu diyerek vazgeçmiştim. Çünkü dediğim gibi en sinir olduğum şey yüzüme ya da kafama top çarpacak olmasıdır. "Yakan Top" mu "Yakar Top" mu neyse onu da sevmezdim. Ortaokul'da basket topu almıştım elime, kuzen Tolga oynardı:)onu da denedim yok olmadı, basket atmak gayet gereksiz geldi hatta yorucuJ:)O zaman da kafana rahatlıkla top inebilir…Basket maçlarını izliyordum bir ara ama deli gibi. Ankara’dayken maça da gitmiştim.Efes Pilsen-PTT. Efes Pilsen varken: yani Nouma, Ufuk, Tamer ve Larry Richards dönemiJ)En güzel oynayanlar da onlardı zatenJ)

Piknikte ya da sahilde falan voleybol oynarlar ya ona da kılım, ben orta-1’deyken eniştemden matematik dersi alıyordum, onlara giden yolda, bir  sokak arasında sürekli voleybol filesi durur bizden daha büyükler akşam üzerlerinde orada oynarlardı. Ben de oradan geçerken hep stres yaşardım ve de korktuğum oldu o filenin sokağa sarkan ucuna takılıp tam göğsümün üstüne yere kapaklanmış ve nefessiz kalmıştım çünkü kafama top gelmesin diye havaya bakıyordum yürürken!!
Sokak aralarında oynanan futbola ya da voleybola karşıyım ben, hala evin önünde çocuklar oynarlar ve ben geçerken beklerim oyunlarını durdururlar öyle geçerim…
Hatta “filenin sultanları”nın o çok önemli voleybol maçları bile benim ilgimi çekemediJ.

Futbol olayına yan dönüp bakmıyorum bileJ. Eskiden GS’li olduğuma dair iddialar var ancak mutlaka futbolcu klişesi vardır işin içindeJ bir ara Avrupa Şampiyonu falan mı oldu nedir hatırlamam bile, bence bu futbolu sevme çabalarımın olduğu zamanlardıJ Daha sonra baktım babam FBli, kardeşim ööle falan ben de bir ara FBliyim diye takıldım ama yok olmuyor ya takip edemiyorum keyif de alamıyorum. Hatta şu an Lugano var Santos var falan ama neyseJ))sonuçta futbol işte….

Hayatımda baştan sona (90dak.) toplam 3 tane maç izlemişimdir. Böyle hatırlıyorum: Biri stadta canım babamla gitmiştik (Fenerbahçe-Ankaragücü). 1994 Dünya Kupası final:İtalya-Brezilya. Baggio vardı o zaman, Costacurta vardı sonradan faşist olduğunu öğrendim de ondan da vazgeçtim. Görüldüğü üzere topla değil, top oynayanlarla ilgileniyordum daha çokJ
Bir de 2002 Dünya Kupası:Türkiye-G.Kore. O da “çok önemli bir maç” diye lanse edildi de ondan. Bir arkadaşımın evinde toplaşıp izlemiştik.
Bu kadar: yetti de arttı banaJ



Benim sevdiğim toplar 3 tane:

1-Tenis topu:Yine orta okuldayken kuzenler Ezel ve Tolga’nın odalarında önce Ivan Lendl, daha sonra Steffi Graf ve Boris Becker posterleri vardı. Böylece tenis mania başladı bendeJ. Sadece Wimbledon vardı takip ettiğim o da TRT’den…İlk kez taa 97de oynayabilme ders alma şansı bulabildim. Bu da yaşadığın çevredeki imkanlar ya da büyükler tarafından yönlendirmelerle alakalı bence. Çünkü bu ülkede en çok sporla ilgilenmemiz gereken yıllarımızı sınavlara hazırlanarak geçiriyoruz. Daha sonra oynamak için fırsat yaratmaya çalıştım elimden geldiğince ama sağ olsun pahalı bir spor!!Şimdi salonun köşesinde süs olarak duran bir raketim ve yatak odamda yerde kedi gibi duran sarı bir topum varJ

2-Bilardo Topu: Bilardo=Semih Saygıner benim için ama o da albüm yaptı şimdi şarkıcı oldu dağıttı beniJ. Aslında oldukça saygın bir zeka oyunu olan bilardonun masaları,  ne yazık ki içeri bir kadın girdiğinde şaşırılan ve dik dik bakılan  salonlarda bulunuyorJ.
O yüzden herhalde evi büyük olanlar salonlarına bir tane bilardo masası konduruveriyorlarJ.
Çok öğrenmek istediğim ve de birkaç kez dik dik bakanlara aldırmadan oynamaya çalıştığım bilordoyu hala seviyorumJ. İzlemeyi de oynamayı da…

3-Bowling Topu: Sevdiğim en büyük top, kimseye doğru atmıyorsun, lobutları devirmeye çalışıyorsun o kadarJ. Çocukken Fred Çakmaktaş ve Barni Moloztaş koşarak sürdükleri arabalarıyla bowling oynamaya giderlerdi. Onları izlerdikJ. Bence çok eğlenceli bir oyun/spor bowling. Herhalde bu yaşıma kadar en çok oynadığım odurJ)Daha çok karşıma çıktı yaniJ. İstanbul dışında, Antalya, Ankara ve Almanya’da oynadım. Şehirlerdeki kafiyeye bak yalnız, şaka gibiJ)

Keşke eskiden her yerde küçük kasabalarda hatta köylerde bile (Almanya’daki bowling salonu bir köydeydi) saha, kort, eğlence merkezi falan olsaydı da sokak aralarında, sahasında oynanması gereken oyunlar oynanmasaydı, daha profesyonel ortamlarda spor öğretselerdi bize belki de böyle bir sevgisizliğim olmazdı topa ve grup oyunlarına karşı??kim bilir?

İşte bu da benim trajikomik TOP hikayem…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder