6 Ekim 2009 Salı

İSTANBUL*

"İşte İstanbul; Dünyanın bütün kentlerinin çizgilerini sindirmiş ve dünyadaki bütün insan ruhlarının soluk alıp verdiği bir kent. Düşlenemeyecek güzelliklerle tiksindirici çirkinlikleri birlikte sunan, başdöndüren bir görkemle, tüyler ürperten bir sefaleti birlikte kucaklayan, işitilmemiş uygarlıkların ve görülmemiş ilkelliklerin yanyana boy attığı bir kent. Kentlerin kenti ya da bir dünya kenti..."

* Cumhuriyet Dergi sy:537

ÖĞRETMENLİK*

1-Öğretmen konusunu iyi bilmelidir.
2-Kendi mesleğini sevmeli ve onunla içtenlikle ilgilenmelidir.
3-Öğrencilerini içten sevmeli ve kabullenmelidir.
4-Öğrencilerini iyi tanımalıdır.
5-Çeşitli, geniş ve derin bilgilere sahip olmalıdır.
6-İyi bir kişiliğe sahip olmalıdır.
7-Sabırlı ve sakin olmalıdır.
8-Değişiklik ve yeniliklere açık olmalıdır.
9-araştırmacı ve inceleme fikirli olmalıdır.
10-İçten olmalıdır. İkiyüzlülük ve politikacılık öğretmene karşı güveni sarsar.
11-Objektif olmalıdır.
12-Uyanık ve etkin olmalıdır.
13-Başkalarının durumlarına ve çevrede oluşan olaylara duyarlı olmalıdır.
14-Her insanın pek çok şeyi iyi, bazı şeyleri kötü yapabileceğine inanmalıdır.
15-Dürüst ve açık olmalıdır.
16-Gösteriş, makam, şan, şöhret düşkünü olmamalı, sade ve alçakgönüllü olmalıdır.
17-Almaktan çok vermekten hoşlanan biri olmalıdır.
18-İnancına, durumuna, eğilimlerine bakmaksızın her öğrenciye eşit değer vermeli, herkese İNSAN olarak saygı duymalıdır.

"Bu niteliklere sahip olabilen öğretmenler, ülkenin mutlu geleceğini belirleyecek, öğrencileri yetiştirmede başarılı olacaklardır."

* A.Ü. EĞT. FAK. ÖZEL EĞİTİM BÖLÜMÜ

HİNT EFSANELERİNDEN BİRİ DER Kİ:

TANRI, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneşin kıvancını, ışığın parlaklığını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlığıyla, tavşanın ürkekliğini, köpeğin sadakatini bunlara ekledi, onların üzerine elmasın sertliğini, balın acılı tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, baharın sevincini, saksağanın gevezeliğini, kumrunun aşkını kattı, hepsini eritti ve yarattığı KADIN'ı sevsin diye erkeğe armağan etti.

TANRI, Kaplumbağanın ağırlığını, boğanın bakışını, fırtınanın kasvetini, gergedanın duymazlığını, tilkinin kurnazlığını aldı, boranın şiddeti ve sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü bunlara ekledi, onların üzerine ayınnın kabalığını, aslanın gururunu, maymunun iştahını, buzun soğukluğunu, baharın kararsızlığını, hindinin kabarmasını kattı, karıştırdı ve olduğu kadar ortaya çıkan yaratığı evcilleştirmesi için KADIN'A emanet etti.

5 Ekim 2009 Pazartesi

İZM'ler........

SOSYALİZM: İki ineğiniz varsa birini komşuya verirsiniz.
KOMÜNİZM: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, size süt verir.
FAŞİZM: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, siz süt de vermez.
NAZİZİM: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, sizi de kurşuna dizer.
TEOKRASİ: İki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, siz de süt duasına çıkarsınız.
BÜROKRASİ: İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, birini öldürür, sütü satar, kovayı verir.
DEMOKRASİ: İki ineğiniz varsa ikisi de greve gider.:)

EKONOMİ:)

"Bugünün insanları, 1960'lı yıllardakine göre günde ortalama bir saat daha fazla boş zamana sahipler."
"Kanadalılar ve Amerikalılar, diğer ülkelere göre evlerinde daha az uyuyup, daha az yemek yiyorlar."
"Eğitim süresi: Çin'de yılda 251 gün, Japonya'da 243 gün okula gidiliyor."
"Dünya'da 300bin çocuk asker var."
"160 milyon çocuk iyi beslenemiyor."
"Dünyanın en zengin 4 kişisi:

1-Bill Gates/ABD 46.6 Milyar Dolar
2-Warren Buffet/ABD 42.9 Milyar Dolar
3-Karl Albrecht/Almanya 23 Milyar Dolar
4-Suudi Prensi El Velid Bin Tallad 21.5 Milyar Dolar

Bu dördünün toplam varlığı, dünyanın en yoksul 30 ülkesinin gayrisafi milli hasılasından fazla...

Dünyanın en zengin 200 kişisinin malvarlığı dünyanın toplam gelirinin yüzde 41'inden daha fazla...

Dünya'da 1.5 milyar insan günde 1 Dolar ya da altı gelirle yaşıyor...........

4 Ekim 2009 Pazar

EFLATUN

Eflatun'a göre insanoğlunun şaşırtan davranışları:
1- İnsanoğlu çocukluktan sıkılır, büyümek için acele eder, sonra da çocukluğunu özler.
2-Önce para kazanmak için sağlığını harcar, sonra da yitirdiği sağlığını geri kazanmak için parasını.
3-Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar, sonra da hiç yaşamamış gibi ölür.
4-Hayata hazırlanmaya o kadar zaman harcar ki, hayatını yaşamaya vakti kalmaz.
5-Yarınını o denli düşünür ki, bugünün elinden kayıp gittiğini farketmez bile, oysa hayat geçmişte ya da gelecekte değil, şimdiki zamanda yaşanır.

TOPRAK ALTINDAKİ SES*

*Fazıl Hüsnü DAĞLARCA-1983

Kurduğum devlet katında, masalara yerleştiniz,
Yediniz içtiniz her gün, aşa çevirdiniz beni,
Özel çıkarınız için, saptırdınız söylev, demeç,
Kırpıldı söylediklerim, kuşa çevirdiniz beni,
Gençler, işçiler ezilmiş, mutsuz olmuş Türküm diyen,
Adım var ya eylemim yok, düşe çevirdiniz beni,
O çiçekler devrim idi, akan güneşte yemyeşil,
Ben ki ilkyaz idim orda, kışa çevirdiniz beni,
Amerika'ya kölelik, kurumlara saldırı,
Yurda mevlit Çankaya'dan,
Leşe çevirdiniz beni....

HERKESİN İZLEMESİ GEREKEN FİLM!

THE FALL(2006)
Tarsem Singh, şaşırtıcı fantastik bilim kurgu-korku filmi "Hücre"nin başarısından altı yıl sonra, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yirmi altı ülkede çektiği yeni bir fantastik destanla sinemaya dönüş yapıyor. Video klip ve reklamların usta yönetmeni Singh’in odağında bu kez, sakat bir adam ile küçük bir kızın bir hastanede yaşadıkları olağandışı aşk hikâyesi var. Adam ve kız kendi aralarında, intikam peşindeki beş kahraman hakkında bir masal uydururlar: Maskeli bir kabadayı, Afrikalı kaçak bir köle, Hintli bir mistik, İtalyan bir anarşist ve bir doğabilimci, ıssız bir adaya sürgün edilmişlerdir. "Düşüş", akıl almaz sahnelerin rengârenk canlandırma planlarıyla harmanlandığı son dönem filmler arasında, izleyiciyi görselliğiyle yakalayacak, akıllardan kolay silinmeyecek bir yapıt. Film, 2007 Berlin Cam Ayı-Özel Mansiyon ve 2007 Sitges Best Film ödüllerinin de sahibi.ÇEKİMLERİN YAPILDIĞI ÜLKELERE DİKKAT! sevgiler....

KAYBEDİLENLER*

* KANEVSKİ'den alıntıdır.

Bir gün insan virgülü kaybetti.
O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya basladi , virgülsüz..
Cümleleri basitlesince, düsünceleri de basitlesti. Bir baska gün, ünlem isaretini kaybetti,
Alçak bir sesle ve ses tonunu degistirmeden konustu. ne hiçbirseye kiziyor ne de birseye seviniyordu.
Hep ünlemsiz yasiyordu .bir süre sonra soru isaretini kaybetti ve soru soramaz oldu.
Hiçbirsey ama hiçbirsey onu ilgilendirmiyordu.
Ne evren ne dünya ne de kendisi umurundaydi.. birkaç yil sonra iki nokta üstüste isaretini kaybetti ve davranis sebebini baskalarina açiklamaktan vazgeçti..
Omrünün sonuna dogru elinde yalniz tirnak isareti kalmisti..
Kendine özgü tek düsüncesi yoktu
Hep tirnakla aliyordu düsünceleri baskasindan.
Son noktaya geldiginde düsünmeyi ve konusmayi çoktan unutmustu...

OKULLAR AÇILIRKEN...

ÖĞRENMEYİ SEVMEK*

* Erdal ATABEK'in 6-Eylül-2008 cts. tarihli yazısıdır.

Yeni eğitim yılı başladı. Bu yıl da pek aklımıza gelmeyen bir sorunu dile getirmiyoruz. Bu sorun "ÖĞRENMEYİ SEVMEK"tir. Eğer öğrenci öğrenmeyi sevmiyorsa onu eğitmemiz zordur. Öğrenmeyi sevmek.
Öğrenmekten mutlu olmak.
Öğrenmek istemek.
Öğrenmek için çaba harcamak istemek.
Motivasyon denilen büyülü sözcüğün içeriği budur.
Öğrenmeyi öğretmenin sırrı da burda yatmaktadır.
Eğer biz çocuklarımıza öğrenmeyi sevdirmezsek onları nasıl eğitebiliriz?
O zaman onları zorlamamız, korkutmamız, sindirmemiz gerekir.
Okumayanları cezalandırmamız gerekir.
"Eğer okumazsan..." diye başlayan tehditler savurmamız gerekir.
Okumayanları cezalandırmamız gerekir.
O zaman da okumak- öğrenmek bir ceza olarak algılanır.
Eğitim için en zararlı ortam da böyle yaratılır.
Çocuklar öğretmenden korkar, okuldan nefret eder.
Okulda sevdikleri şey, arkadaşlarıyla oynadıkları oyunlar olur.
İstediğimiz bu mudur?
Yoksa biz çocuklarımızı korkuyla eğitmek mi istiyoruz?
O zaman neden "ÖĞRENMEYİ SEVDİRMEK" üzerinde durmuyoruz?
Neden "MUTLULUK YARATAN EĞİTİM"i tartışmıyoruz.
Belki de eğitimdeki başarısızlığın nedeni burda yatıyor.